Koca Râgıp Paşa

Koca Râgıp Paşa

1698 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmed’dir. Râgıp mahlası ile birlikte Mehmed Râgıp olarak bilinse de daha çok Koca Râgıp Paşa olarak tanındı. Defterhâne-i Âmire kâtiplerinden Şevki Mehmed Efendi’nin oğludur. Kısmen babasının dairesinde kısmen de özel hocalardan dersler alarak kendi kendini yetiştirdi. Hoca Sâlih Efendi’den Farsça öğrendi. Aysofya-i Kebir Medresesi sakinlerinden olan Yûsuf Efendi’den sülüs ve nesih meşk etti. Kitâbet, inşâ, hesap ve defter usullerini öğrendiği Defterhâne’de kendisine “Râgıp” mahlası verildi. 

1721 yılında başlayan Osmanlı-İran savaşında ele geçirilen yerlerin kaydedilmesi için 1722-1723 yılında defterhane tarafından bölgeye tayin edilerek Defterhâne görevlileri arasında yer aldı. Bu suretle Serasker Ârifî Ahmed Paşa’nın maiyetine dâhil oldu ve onun mektupçuluğuna getirildi. Revan fethinin ardından umûr-ı mühimme kitâbetine getirildi Köprülüzâde Abdullah Paşa, Bağdat Valisi Ahmed Paşa, Hekimoğlu Ali Paşa gibi seraskerlerin yanında kâtiplik, mektupçuluk, defter eminliği gibi görevlerle doğu cephesini dolaştı. 

1725-1726 yılında Şah Tahmasb ile yapılan bir müzakereye kâtip olarak katıldı. İki yıl sonra, kısa bir süre Revan defterdarı oldu. 1728 yılında İstanbul’a çağrıldı ve cizye muhasebeciliğine getirildi. 1730 yılında Bağdat Valisi ve İran Seraskeri Ahmed Paşa maiyetinde defter emini ve reisü’l-küttâb vekili olarak gönderildi. Bu sıra yeni alınan Hemedan bölgesi ile ilgili kayıtları tutmakla da görevlendirildi.

1730 yılında süvari mukabelecisi payesiyle Bağdat defterdarlığına tayin edildi. Bu görevde iken Herat’ta bulunan Nâdir Şah’a elçi gönderildi. 1733 yılında Bağdat’ın yedi ay süren kuşatmadan kurtarılmasındaki başarıları sebebiyle maliye tezkireciliğine getirildi. 1735 yılında İran seraskerliği yeniden Ahmed Paşa’ya verilince ordu defterdarlığı ve reîsü’l-küttâb vekilliği yaptı. Sonra İstanbul’a dönerek ikinci kez cizye muhasebeciliğine getirildi. 

Temmuz 1736’da cizye muhasebecisi olarak Osmanlı-Rus savaşına katıldı. Ordu İsakça sahrasına yerleşmişken gelen hatt-ı hümâyunla İran ile barış görüşmelerine çağrıldı. Bu görüşmelerdeki bilgisi ve başarısı takdir edilerek 4 Ocak 1737’de sadaret mektupçuluğuna getirildi. Reisü’l-küttâb Mustafa Efendi denetiminde Nemirov’da Ruslarla yapılan görüşmelere üçüncü delege sıfatıyla katıldı. Nisan 1737’de görüşmelerdeki başarısından şıkk-ı sânî payesi verildi. 1739 yılında Avusturya ve Rusya ile yapılan başarılı Belgrad görüşmelerine ikinci delege olarak dâhil oldu. 

5 Şubat 1741’de reîsü’l-küttâblık makamına getirildi. Bu görevdeyken kaleme ait defterlerin konularına göre tasnifi, şikâyet defterleriyle ahkâm defterlerinin birbirinden ayrılması, her vilayete ayrı ahkâm defterleri tahsis edilmesi gibi bazı düzenlemeler yaptı. Reisü’l-küttâblık görevi son bulunca 23 Nisan 1744’te vezirlik payesi ile Mısır’a vali oldu. Burada üç yıl kaldı. Memluk beylerinin yönetimindeki etkisini kırmaya yönelik idari değişiklikler yapmaya çalışırken bir suikasttan güçlükle kurtuldu ve 1748 doğru nişancılık göreviyle İstanbul’a çağrıldı. Aralık 1748’de Aydın’a atandı. Ekim 1750’de Rakka eyaletine tayin edildi.

17 Temmuz 1755’te Halep valisi oldu. Eyaletlerdeki başarılarıyla 10 Ocak 1757 emîr-i haclık görevi de uhdesinde bulunmak kaydıyla Halep’ten Şam’a tayin edildi. Bu göreve başlamadan ertesi gün yapılan divan toplantısında veziriazamlığa getirildi. 29 Şubat 1757 tarihinde İstanbul’a döndü ve iki gün sonra Sultan III. Osman’ın huzuruna çıkarak sadaret mührünü aldı.

Sadarete gelir gelmez başkentin asayiş ve iâşe sorunlarını çözmeye çalıştı. Dış ilişkilere önem verdi. Dârüssaâde Ağası tarafından azli sağlansa da III. Osman’ın vefat etmesiyle görev değişikliği gerçekleşmedi. 30 Ekim 1757’de III. Mustafa’nın cülûs merasimi yapıldı ve yeni padişahın ilk sadrazamı olarak görevini sürdürdü. Kendisini sadaretten uzaklaştırmak isteyen Ebû Kof Ahmed Ağa’yı bertaraf ederek Dârüssaâde ağalarının saltanatına son verdi. Maliyeyi sıkı denetim altına aldı.

Askerî alanda önemli ıslah çalışmaları yaptı. Yeniçeri ve acemi oğlanları kışlalarının inşa işini bitirdi. Cephanelikleri düzenledi. Sinop, İstanbul ve Rodos tersanelerini aktif hâle getirerek donanmayı güçlendirmeye çalıştı. Rus ve Avusturya sınır kalelerini güçlendirdi. Kafkas cephesine ağırlık verdi ve başta Soğucak Kalesi olmak üzere birçok müstahkem mevki elden geçirdi. Doğu Karadeniz sahillerindeki kaleleri, özellikle Anapa, Faş, Sohum taraflarını asker ve mühimmat bakımından güçlendirdi ve bölgenin kontrol altında tutulmasını sağladı. 

Nükteleri, zengin kitaplığı, hukuk bilgisi, şairliği ve sohbetleriyle de İstanbul’a ve Osmanlı kültürüne katkıda bulundu. Görev yaptığı yerlerde âlimler, mutasavvıflar ve şairlerle dostluk kurdu. Fıtnat Hanım, Haşmet, Çelebizâde Asım Efendi gibi şairleri etrafında toplayarak yaşadığı dönemin kültür odaklarından biri oldu. Doğu’ya ait engin bilgisi yanında Avrupa’dan kitaplar getirterek Batı âleminden ve fikir adamlarından faydalanmaya çalıştı, İngiltere Kavânîn-i Bahriyyesi gibi askerî ve teknik kitaplar yanında Grotius, Voltaire ve Newton gibi aydınların eserlerini tercüme ettirdi.

Memleketin ve İstanbul’un imarına, ıslahına önem verdi, şehircilik anlayışına uygun önemli adımlar da attı. Sultan III. Mustafa’nın takdirini kazanarak Mart 1758’de padişahın kız kardeşi Saliha Sultan’la evlendi. Bu evliliğinden Nâile ile Lebîbe adında iki kızı oldu. Son günlerini İstanbul Koska’da bir külliye yaptırarak geçirdi. 24 Mart 1763’te hastalandı ve 8 Nisan 1763’te vefat etti. Fatih Camisi’nde kılınan cenaze namazından sonra, bir ay kadar önce açılmış olan kütüphanesinin bahçesine sıbyan mektebinin dibindeki türbesine defnedildi.

Eserleri:

Dîvân

Münşeât-ı Râgıp

Fethiyye-i Belgrad

Huneyniye ve Tâifiye

Tahkîk ve Tevfîk

Mecmûa-i Râgıp Paşa

Sefînetü’r-Râgıp ve Defînetü’l-Metâlib

Aruz Risâlesi

Tercüme-i Matla-ı Sa‘deyn

Tercüme-i Ravzatü’s-Safâ

Kaynak: Ahmed Refik, Âlimler ve Sanatkârlar, Ankara: 1980, Kültür Bakanlığı Yayınları.