Mahmut Ustaosmanoğlu

Mahmut Ustaosmanoğlu

Mahmut Ustaosmanoğlu, Trabzon’un Of ilçesine bağlı Miço köyünde 1929 yılında Ali Bey ve Fatma Hanım’ın çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası ve annesi çevrelerinde takva sahibi, sevilen ve saygın insanlar olarak bilinmekteydi. 

Ustaosmanoğlu, altı yaşında anne ve babasının gözetimi ve rehberliğinde hafızlığını tamamladı. Hafızlığını bitirdikten sonra Arapça ve Farsça öğrenimi için Kayseri’ye gitti. Bölgenin muteber ulemasından olan Tesbihcizade Ahmet Efendi’den bir yıl kadar sarf, nahiv ve Farsça dersleri aldı. Daha sonra tekrar memleketi Of’a dönerek zamanın meşhur kıraat âlimi Mehmet Rüştü Aşıkkutlu Efendi’den Kur’ân-ı Kerîm kıraat dersleri aldı. Daha sonra Süleymaniye Medresesi öğretmenlerinden birisi olan eniştesi Dursun Nuri Feyzi Güven’den diğer dinî ilimleri tahsil ederek 16 yaşında icazetini aldı. Ustaosmanoğlu, askere gitmeden önce teyzesinin kızı olan Zehra Hanım’la evlendi ve bu evliliğinden ikisi erkek biri kız olan üç çocukları dünyaya geldi.

Mahmut Ustaosmanoğlu’nun tasavvufî terbiyeye başlaması ve tarikata girişi genç yaşlarda oldu. Genç yaşlarında iken Nakşibendi tarikatının Gümüşhânevî kolu şeyhlerinden, Of’un Mapsino (Gürpınar) köyünden hem müderris hem de tarikat şeyhi olan Hacı Ahmed Efendi’ye intisap etti. 

 Ustaosmanoğlu, Bandırma’da askerde iken hayatının seyrini değiştirecek olan üstadı ve şeyhi Ali Haydar Gürbüzler’le tanıştı. Rivayete göre manevî bir işaretle Bandırma'ya gelen Ali Haydar Efendi ile orada tanıştı, Ali Rıza Bezzâz Efendi’nin müritlerinden Eskici Abdullah Efendi'nin evinde farklı zamanlarda birkaç saat baş başa görüşmeden sonra Mahmut Ustaosmanoğlu, burada Ali Haydar Efendi’ye intisap etti. 

Mahmut Ustaosmanoğlu, asker iken İsmailağa Camii harabe hâldeydi. Ali Haydar Efendi’nin talimatıyla tamirat ve yapım çalışmaları başlatıldı ve câmi eski hâline getirildi. Mahmut Efendi, askerlikten sonra memleketi Of'a döndü ve bir müddet İstanbul'a gelemedi. Fakat şeyhi ile irtibatı mektuplaşmak suretiyle devam etti.

Askerliğini bitirdikten sonra şeyhinin daveti üzerine Trabzon’dan İstanbul’a İsmet Efendi Cami’sine, Ali Haydar Gürbüzler’in yanına gitti ve orada tarikatın adap ve erkânını öğrenmeye başladı. Ali Haydar Efendi'nin oturduğu İsmet Efendi Tekkesi’nin de bulunduğu aynı sokakta bulunan İsmailağa Camii’nde imamlık görevine başladı.

Şeyhi Ali Haydar Efendi’nin 1960 yılında vefatıyla Mahmut Ustaosmanoğlu’nun hayatında yeni bir merhale başladı. Ustaosmanoğlu, resmî imamlık görevine ilaveten tarikatın liderliğini de üstlendi. Bu görevi esnasında etrafında oluşan cemaatine, imamlığını yaptığı camiye nispetle “İsmailağa Cemaati” ismi verildi. Câminin banisinin bu nispet dışında, cemaatle bir ilgisi yoktur. 1996 yılında resmî görevinden emekli olsa da cemaate liderlik görevi devam etti. Ölümüne kadar tarikatın şeyhi konumunu sürdürdü. Hayatının son yıllarında, geçirdiği bazı hastalıklar ve yaşının ilerlemesi sebebiyle cemaatte “İstişare heyeti” olarak bilinen, yetiştirdiği yakın hocaları vasıtasıyla liderlik görevini yerine getirdi.

Rahatsızlığı nedeniyle bir süredir hastanede yoğun bakım altında olan Ustaosmanoğlu, 22.06.2022’de İstanbul’da vefat etti.

Ustaosmanoğlu, ömrü boyunca Nakşibendiliğin temel esaslarından olan sohbete büyük önem verdi. Bu sohbetlerinde ve okuttuğu usul olarak Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerin manalarını vererek tercüme etti ve Yanyalı İsmet Efendi’nin Risâle-i Kudsiyye’sinden de beyitler okuyup sonrasında bunların geniş açıklamalarını yaptı.

Ustaosmanoğlu, camide imam hatiplik, medreselerde müderrislik yaparak birçok kişinin yetişmesine vesile oldu. Metot olarak ise, tarikatın geleneklerine titizlikle bağlı olmakla birlikte şeriatı da hiçbir zaman ihmal etmedi. Bir mürşitte tarikat ile birlikte şeriatı yaşamanın asıl olması gerektiğini savundu. Şeriat olmadan tarikatın mürşidi adım adım helake götüreceğine vurgu yaparak kendisinin tek gayesinin şeriatı uygulamada tarikat ile istikamette kalmak olduğunu bildirdi. Kendisine bir isteğiniz var mı diye sorulduğunda; ” Her mahalleye bir kız birde erkek medresesi yapmanızı istiyorum. “ cevabını verirdi. Tarikatın gerekleri üzerinde titizlikle durmakla beraber ilmî çalışmalara devam edilmesini, tasavvufta var olan bilgi türlerinden rüyalara, kerametlere, zuhuratlara, keşiflere ve sair harikulade hâllere fazla itibar edilmemesi gerektiğini vurguladı. Bunların ilim ifade etme bakımından bağlayıcı olmadığını, asıl maksadın şeriatı yaşama hususunda istikamet etmek olduğunu dile getirdi.

Mahmut Ustaosmanoğlu, mümkün mertebe politik tartışmalardan uzak durmaya çalıştı ve siyasete ve siyasetçilere karşı genel bir tavır sergileyerek mesafeli davranmaya gayret etti. Bununla birlikte ziyaretine gelen siyasilere nazik üslubuyla devlet idaresi ile alakalı nasihat ve tebliğ görevini yerine getirdi. Çeşitli zamanlarda yaptığı sohbetleri esnasında şu sözünü daima tekrar etmiştir: “Molla Mahmut’un siyasetle işi yoktur, zaten politikadan da anlamam ama Şeriatı anlatabilirim.”

Ustaosmanoğlu, okullarda uygulanan karma eğitime şiddetle karşı çıktı. Mevcut eğitim sisteminin doğru olmadığını ve bu hâlde kız çocuklarının okumasının uygun olmayacağını belirtti. Kızların okuldan ziyade medreseleri seçmesi gerektiğini savundu. Bunun yanında ona göre kızların okula gidebilmesi için şu kuralların yerine getirilmesi gerekiyordu:

Okutulacak olan din kitaplarında İslam’a karşı fikirler olmayacak ve bu kitapların dine uygunluğu Diyanet veya Ehl-i sünnet âlimleri tarafından belirlenecektir. 

Karma eğitim sistemi ile değil, bütün personelinin, öğrencisinin ve öğreticisinin bayan olduğu kız okulları açılmalıdır. 

Ustaosmanoğlu, bu şartlarla kızların okula gitmesinin uygun olduğunu şartlar gerçekleşmez ise çarşafla dahi olsa kadınların bu okullara gitmesinin caiz olmadığını savundu.

Ustaosmanoğlu, kadınlara büyük sorumluluk düştüğünü, İslâm âleminin fesattan muhafazasının kadınlarla birinci dereceden ilgili olduğunu savundu.

Ona göre kadının tesettürü sadece çarşaf olmalıdır. Bu Allah (cc)’ın bir emri ve Müslüman kadınında şiarıdır. Ustaosmanoğlu, mantoyu asla çarşafın muadili olarak görmedi, sadece çarşafı kaldırmak için öne sürülmüş bir malzeme olarak değerlendi. 

Ustaosmanoğlu, Müslüman kadının sessiz ayakkabıyı tercihinden iç giyimine kadar İslam’ın emirlerine uygun olması gerektiğini savundu. Bu konuda bazı zamanlar kadınların da bulunduğu cami vaazlarında onlardan tam tesettürlü olmaları ve çocuklarını da küçüklükten itibaren tesettür üzere giydirmeleri hususunda söz aldı. 

Haremlik- selamlık meselesinin Müslümanların en büyük sorunlarından biri olduğunu ve bunun çözümünde ise aile içinden başlamanın asıl olduğunu vurguladı. Ona göre gelin ile kayın tesettüre riayet etmeksizin aynı sofrada yemek yiyemez ve birbirlerini göremezler. Namahrem olan bir kadın ve erkek yine bir arada asla bulunamazlar. “Benî İsrail’in ilk yıkılmaları bu sebepten olmuştur.” görüşündeydi.

Başlıca Eserleri:

Rûhu’l-Furkân, Risale-i Kudsiyye Şerh ve Tercümesi,

Sohbetler, Tefsirli Kur’an Meali, İrşâdü’l Müridîn

Kaynak:

1. İsmailağa Cemaati Sosyal Kimlik İnşa Araçları, Yüksek Lisans Tezi, Aydın Taştan, İstanbul 2021

2. Mahmut Ustaosmanoğlu’nun Hayatı, Eserleri Ve Tasavvufî Görüşleri, Yüksek Lisans Tezi, İsmail Balkanlıoğlu, Ankara 202

3. Türkiye’de Yaşayan Cemaatlerin Mehdilik Algısı (İsmailağa Cemaati Örneği), Yüksek Lisans Tezi, Azmi Çetin, Yozgat 2019