Serdar Gökhan

Serdar Gökhan

15 Mart 1943 tarihinde, Bolu'da doğdu. Mutsuz ve yoksulluk içinde bir çocukluk geçirdi. Çocukluk yıllarında Taksim parklarında okul harçlığını çıkarmak için seyyar satıcılık yaptı. Baba sevgisinden mahrum olarak büyüdü. 15-16 yaşlarında evden ayrılarak kendi hayatını kurmayı tercih etti. İsmail Dümbüllü'ye ait olan Kamburun Bahçesi adlı çay bahçesinde, gelen müşterilere fındık sattı. Sokak aralarında karamela şeker satışı, domates sergilerinde sergicilik yaptı. 

Kitapların pahalı olmasından dolayı çok istese de güzel sanatlara direkt olarak yazılamadı. Ancak resim tekniğini öğrenebilmek adına misafir olarak okula gitti. Resim yeteneğinin farkında idi ve bunu değerlendirerek Babıali’de önce bir tabelacıda tabelacılık yaptı. Daha sonra çocuk dergilerine resimler çizdi ve oradan elde ettiği gelirlerle hayatını idame ettirdi. Sinemadaki platolar için set dekoratörlüğü yapan arkadaşlarının vesilesiyle 17-18 yaşlarında set direktörlüğüne başladı. 

1960 yılında, gittiği spor salonuda düzenlenen yarışmada "Yılın Vücut Güzeli" seçildi. 

Nejat Saydam'ın çektiği bir filmin setinde, Murat Soydan'ın rol gereği yüzmesi gerekti ancak Soydan yüzme bilmiyordu. Bunun üzerine Nejat Saydam, Serdar Gökhan'ın tipini uygun buldu ve Soydan'ın kostümlerini giyerek dublörlük yapmasını istedi. Daha sonra Gökhan'a kartını verdi ve böylece sinemaya adım atarak ufak tefek filmlerde rol almaya başladı.

1969 yılında “Ses” dergisinin açtığı yarışmaya katıldı. 4-5 bin kişinin katıldığı yarışmada önce ilk 10'a, daha sonra ilk 3'e kaldı. Ancak jürideki yönetmenlerden biri kendisini tanıdı ve daha önce filmlerde oynadığını söyledi. Yarışmaya katılmanın şartlarından biri, sinemada hiç yer almamış olmaktı. Bu sebeple diskalifiye oldu. Bunun üzerine üzgün bir şekilde kapıdan çıkarken jüri üyelerinden Saltuk ve Dadaş Filmlerin sahibi Kadir Sekmen kendisine kartını vererek yanına uğramasını istedi. Daha sonra 10 filmlik bir anlaşma yapıldı ve Serdar Gökhan, tarihî filmlerle profesyonel olarak sinemaya adım attı. 

İlk olarak "Yemen'de Bir Avuç Türk" (1970) filminde rol aldı. Bu filmin çekimlerinden önce yönetmen kendisine at binmeyi bilip bilmediğini sorduğunda bildiğini söyledi zira rolü kaybetmek istemedi. Filmde Fikret Hakan, Kadir Savun, Kadir İnanır ile dörtlü bir grupta yer aldı. Dördü de ata bindi, ilerlemeye başladıklarında üçü bir tarafa giderken Serdar Gökhan aksi tarafa doğru ilerlemeye başladı. Yönetmen, "Hani sen ata binmesini biliyordun?" diye sorduğunda özür diledi ve gerekçesini anlattı. Daha sonra hırs yaparak binicilik kursuna gitti. 

İlk başrolünü ise "Kadırgalı Ali" (1971) filminde oynadı. 

Filmlerde giyeceği kostümleri, diğer tüm Yeşilçam oyuncuları gibi evinden sete kendisi taşıdı. Arabası olmadığı için tüm setlere otobüsle gitti. Kırışan elbiselerini ütüleyebilmek için yanında muhakkak ütü bulundurdu. 

Sinema sektörüne olan ilginin azalmasının üzerine İstanbul Video adı altında bir video kulüp açtı. Daha sonra yönetmenliğe başladı. Bir süre sonra telif hakları çıktığında elindeki kasetleri kiraya veremez oldu ve kasetlerinin tümü toplanıp elinden alındı. Bunun üzerine eşiyle birlikte Amerika'ya gitti. Dile pek fazla hâkim olmadıkları için insanlarla iletişim kurabilmek adına bir kuru temizleme dükkânı açtılar. Serdar Gökhan, dükkânın üzerindeki büyük salonda resimler yaptı ve bunları satarak para kazandı.

Bir gün kuru temizleme yaparken Madam Ruth adlı bir kadın dükkânına geldi ve kendisini inceleyerek kim olduğunu sordu. Resim atölyesi olduğunu söylediğinde "Yok yok, sen başkasın. Sende bir şeyler sezinliyorum. Gerçek seni anlat, kimsin?" cevabını verdi. Bunun üzerine Serdar Gökhan, İstanbul'dan götürmüş olduğu afişleri çıkardı ve kadına gösterdi. Kadın, "Evet biliyordum. Sen de bir şey olduğunu hissediyordum. Senin menajerliğini ben yapacağım. Film yapacağız seninle." diye karşılık verdi. Gökhan'ın dile hâkim olmadığını söylemesi üzerine onu bir kursa göndereceğini söyledi ve böyle Gökhan 8 aylık dil kursuna başladı. Ancak çevresindeki herkes Türkçe konuştuğu için öğrendikleri aklında kalmadı. Bu sebeple, James Cameron ile film yapma fırsatını kaçırdı. 

1999 yılında, daha donanımlı olarak Türkiye'ye döndü. 

127 film, 30 dizide rol aldı. Bazıları şunlardır:

Affedilmeyen (1966)

Dünyanın En Güzel Kadını (1968)

Asya'nın Tek Atlısı Baybars (1971)

Kadırgalı Ali (1971)

Malkoçoğlu Kurt Bey (1972)

Hudutların Kartalı (1973)

Kader Yolcuları (1975)

Fatmagül'ün Suçu Ne? (televizyon dizisi, 2011)