Zarife Hanım

Zarife Hanım

Direklerarası geleneğinin son büyük seslerinden olan Zarife Hanım uzaktan akrabası Peruz Hanım’ın desteği ve yönlendirmesiyle sahneye çıktı. Saltanatlı günlerin bitimiyle kantoyu bıraktı ve bir ilaç fabrikasında ambalajcı olarak çalıştı ve dönemin diğer kantocuları gibi unutuldu.

İstanbul, geçmişten gelen kültürel çeşitliliğiyle bugünlere büyük bir miras bırakmış bir kent. Türkler, Ermeniler, Yahudiler ve Rumlar, ortak bir kültürün parçası. Geleneklerimiz, alışkanlıklarımız birbirine benzer. Ne de olsa bir zamanların komşuları, arkadaşlarıyız. 3. Selim, 2. Mahmut ve Abdülmecid zamanında Osmanlı İmparatorluğu’nda sahne sanatları ve müzik gelişmeye başlamış. Tabii ki Türk insanının batıdaki tiyatro ve sanat kültürüyle tanışması azınlıklara da büyük ölçüde bağlı. Kadınların sahneye adım atması tango, kanto ve operetlerle başlamış. Plaklar, tiyatrolar, operetlerde sahne alan kadınlar, İstanbul’un batılı yüzü olmuş. 1800’lü yıllardan 1900’lü yılların sonuna kadar bir zaman diliminde sahne alan kadınlar, silik fotoğrafları ve birbirinden ilginç yaşam hikayeleriyle bambaşka bir dünyaya sürüklüyor. Bazılarının doğum, bazılarının ölüm tarihleri belirsiz. Neredeyse hepsi tarihin tozlu sayfalarında unutulup gitmiş.
Oy dingala dingala
Ramazan eğlencesi deyince ilk akla gelen kanto oluyor. Neredeyse Ramazanla kanto özdeşleştiriliyor. Kanto denince de sahneye çığlıklar atarak çıkan onun adı ilk akla geliyor.. `Aldatırım ben aldanmam, ...


Ramazan eğlencesi deyince ilk akla gelen kanto oluyor. Neredeyse Ramazanla kanto özdeşleştiriliyor. Kanto denince de sahneye çığlıklar atarak çıkan onun adı ilk akla geliyor.. `Aldatırım ben aldanmam, cici beyim mantara basmam`, `Oy dingala dingala`, `Yangın var, yangın var, ben yanıyorum`, `Bana derler fındık kurdu, çok aşıklar hapı yuttu`, `Katina`nın elinde makası, dikemez, ah, dikemez...` kulaklarımızdan hiç silinmiyor. Kanto, İtalyanca şarkı anlamında. XIX yy`da cazip ritmi, basit fakat esprili melodik yapısı, tatlı hafiflikler gösteren sözleriyle, sahne müzikleri yazan Türk bestecilerce kullanılmaya başlanmış. Toplumun hareketli, ritmik, hafif eserler ihtiyacına cevap veren bir tür haline gelmiş. 1920`lerde moda. Deniz Kızı Eftelyalar, Peruzlar, Zarife hanımlar, Şamaram Hanımlar sadece Şehzadebaşı`nda üç-beş çapkını yakmakla kalmaz, bütün yurdu kasıp kavururlarmış. Yazın avlularda, kışın tandır başlarında, sobaların çevrelerinde oruç bozanlar, iftardan sonra kalkıp şıkır şıkır göbek atmaya başlarlarmış. İşte o günleri yaşatan bir kadın Nurhan Damcıoğlu. İzmir Fuarı. Bir magazinci arkadaşımız, `Sizin standda haber yapalım` dedi ve ekledi; `Ama atlatma olsun.` Nasıl olacak? Arkadaş ambulans getirtecek, sanatçı ezilme tehlikesi geçirmiş olacak.`Tamam` dedik ve Nurhan Damcıoğlu`nu ikna ettik. O gece tam güvenilmez İzmir havası. Yağmur ha yağdı, ha yağacak. Ziyaretçi sayısı düşük. Nurhan geldi, ambulans hazır ama yeterli kalabalık yok. Sanatçının kalabalıktan ezilme tehlikesi geçirmesi gerekiyor. Ne yapacağız? Komşu standlardan görevlilere rica ettik, çaycıya, kahveciye, midyeciye, gevrekçiye piyangocuya. Biraz insan topladık ve bayılma numarası yapan Nurhan`ı ellerde ambulansa taşıdık. Ertesi sabah gazetedeki fotoğraf hala gözlerimin önünden gitmiyor. Damcıoğlu baygın vaziyetlerde, kimse de panik havası yok. Halkımız kameraya gülüp el sallamış, bir kanto yapmadıkları kalmış. Kantoda 37, tiyatroda 45 yılı geride bırakan Nurhan, Ankara doğumlu. 9 kardeşten 4`ü sanatçı. Babası sinemada elektrikçi. Annesi Ankara Devlet Operası`nda terzi. Ailesinin`sarı kızı`. Gözünü tiyatroda açtıktan sonra reklam spotları okumuş, radyo çocuk kulübünde çalışmış. Daha küçücükken müzikal oynamış. Bu arada Ankara Devlet Operası`na Macaristan`dan gelen Madam Marga`dan ders almış. Daha sonra İstanbul günleri geliyor. Devlet Tiyatrolarına geldiğinde Çolpan İlhan ile Sadri Alışık`ın yanında kalıyor. Sadri Alışık onu Rıza Silahlıpoda`ya gönderiyor ders alması için. Günün popüler şarkılarını söylerken bir de kanto söyleyeyim diyor. Kulüp 12`den teklif geliyor ve çığlıklar atarak çıkıyor sahneye. Aldığı para gecede 75 lira. Büyük para. Ama ogün bugün hesap bilmez, para tutamaz. Zaten alışveriş hastası. `Yalnız ve mutsuz kadınlar sürekli alışveriş yapar` diyor. 2 evlilik geçti başından. 9 yıldır yalnız. Sadece Ramazanlarda hatırlanmaktan da mutsuz. Ferhan Şensoy`un `Hayrola Karyola`yla başlayan profesyonel müzikal serüveninde son nokta `Yıldızların Altında` oldu. Bu müzikalde Damcıoğlu`nun canlandırdığı karakter o devrin ünlü starlarından Alev Yangın. Vakti zamanında uğruna gazinonun tuvaletinde 200 kişinin kendini sifona asarak intihar ettiği, ayakkabısından şampanya içmek için erkeklerin geceden kuyruğa girdiği, bir yandan da bütün o dönemin sefasını, cefasını çekmiş bir kadın rolü.

Nurhan`ın başından çok sayıda hastalık ve sakatlık geçti. Ama o sahneye çıkmadan duramadı. Şimdilerde Metin Zakoğlu ile bir şov hazırlıklarında. Bonus reklamlarıyla ekranda. Mercan Dede ile konser turnesinde. 20 yıl sonra nihayet yeni bir daha küçücükken müzikal oynamış. Bu arada Ankara Devlet Operası`na Macaristan`dan gelen Madam Marga`dan ders almış. Daha sonra İstanbul günleri geliyor. Devlet Tiyatrolarına geldiğinde Çolpan İlhan ile Sadri Alışık`ın yanında kalıyor. Sadri Alışık onu Rıza Silahlıpoda`ya gönderiyor ders alması için. Günün popüler şarkılarını söylerken bir de kanto söyleyeyim diyor. Kulüp 12`den teklif geliyor ve çığlıklar atarak çıkıyor sahneye. Aldığı para gecede 75 lira. Büyük para. Ama ogün bugün hesap bilmez, para tutamaz. Zaten alışveriş hastası. `Yalnız ve mutsuz kadınlar sürekli alışveriş yapar` diyor. 2 evlilik geçti başından. 9 yıldır yalnız. Sadece Ramazanlarda hatırlanmaktan da mutsuz. Ferhan Şensoy`un `Hayrola Karyola`yla başlayan profesyonel müzikal serüveninde son nokta `Yıldızların Altında` oldu. Bu müzikalde Damcıoğlu`nun canlandırdığı karakter o devrin ünlü starlarından Alev Yangın.