Hakim Biemrillah
Fatımilerin altıncı halifesi olduktan sonra Hakim Biemrillah lakabıyla 996 yılında tahta geçen Ebû Alî el-Mansûr b. el-Azîz el-Muizz el-Ubeydî el-Fâtımî, 985 yılında Kahire’de doğdu. Sekiz yaşında babası tarafından veliaht tayin edilen Hakim Biemrillah, 11 yaşındayken hükümdar koltuğuna oturdu. 15 yaşına kadar kadar süren halifeliğinin ilk dönemi, babasının vasiyeti gereğinde Ebu El Fütuh Bercevân’ın vasiliğinde geçti. Bu vasilik dönemi Bercevan’ın devlet yönetimindeki nüfuzunu artırdı. Elde ettiği gücü kişisel servete dönüştüren Bercevan’a karşı oluşan nefret dalgasının da yardımıyla, Hakim Biemrillah, 1000 yılında Bercevan’ı ortadan kaldırdı. Yaşının küçüklüğü nedeniyle daha hoşgörülü olması beklenen Hakim Biemrillah, Şii inanışına mensup olmayan Sünnilere ve gayri Müslimlere karşı baskıcı bir siyaset izledi. Çocukluğundan kalma beyin rahatsızlığı nedeniyle inançlarına taassup derecesinde bağlı olduğu belirtilen Hakim Biemrillah, günümüzde toplum mühendisliği denilen uygulamaları ile tarihteki yerini aldı. 1005 yılında yayımladığı ferman ile, Yahudi ve Hıristiyanların Müslümanlardan ayrı elbise giymelerini, özel kuşak bağlamalarını, Müslümanlardan ayrı hamama gitmelerini, ayrı gemide yolculuk yapmalarını ve Müslüman hizmetçi çalıştırmamalarını emretti. Hıristiyanları Müslüman olmaya zorladı. Bu zorunluluğu 1013’te kaldırdı. İlmi sevmesine karşılık, alimlerle arası iyi olmayan Hakim Biemrillah, baskıcı yönetimi nedeniyle, kısa sürede düşmanlarının sayısını artırdı. Emrettiği bir konunun aksini kolaylıkla yapmasıyla tanınan Hakim Biemrillah, 1005 yılında İslam dininin ilk üç halifesine ve sahabelere küfür geleneğini başlatmasıyla tarihe adını yazdırdı. Cami, mescid, cadde, sokak ve dükkân kapılarının üzerine yazdırdığı küfürleri, iki yıl sonra kaldırttı. 1009 yılında aldığı bir kararla 9 yıl süreyle teravih namazı kılınmasını yasakladı. Aynı yıl Kahire ve Kudüs’teki kiliseleri yağmalatıp yıktırdı. 1010’da da Hıristiyanların noel ve yortularını yasakladı. Bu yasak uzun sürmedi. Şarap içmeyi yasaklamak yerine, şarap yapımında kullanılan üzüm asmalarını kökünden söktürdü. Hayatın rutinine yaptığı müdahaleler ile toplumsal yaşamı öylesine çekilmez hale getirdi ki, dükkanların gündüz kapatılıp, gece açılmasını ve Kahire’nin gece aydınlatılmasını emretti. Halkın müzikle ilgilenmesini, satranç oynamalarını, Nil Nehri üzerinde kayıkla gezinti yapmalarını yasakladı. Aynı şekilde kadınlara da sokakta gezme yasağı getirdi. İlm-i nücûm denilen astronomi ile ilgilenilmesini yasakladığı gibi, astrologları da sürgüne gönderdi. Şiîler’in Gadîr-i Hum (18 Zilhicce / 18 Kasım) bayramını kutlamalarını yasakladı ve ezana dedesi Muiz Lidinillah tarafından eklenen “hayye alâ hayri’l-amel” ve sabah ezanında okunan “es-salâtü hayrun mine’nnevm” ibarelerini çıkarttırdı. Önünde yer öpülmesini yasakladığı gibi, hutbede Peygamber yerine, “Esselam ala emir’il mü’minin” ibaresi ile selamlanmasını ve cemaatın o esnada ayağa kalkmasını emretti. Üzüm gibi bazı meyve ve bitki türlerinin yetiştirilmesini yasaklamak gibi uygulamaları ile Mısır’ı korku adasına çeviren Hakim Biemrillah, yasaklarına uymayanları en şiddetli şekilde cezalandırarak otoritesini iyice pekiştirdi. Günümüzdeki gibi yargı denetimi ve demokratik denetim mekanizmaları olmadığı için, “astığı astık kestiği kestik” bir yönetim sergiledi. Döneminde, Nil kıyısına estetik bir görünüm kazandıran önemli camiler yapılmıştır. Amr b. Âs tarafından yaptırılan çarşının ortasındaki cami restore ettirilmiş, çok sayıda yeni eser yaptırılmıştır. O dönemin en önemli kurumu Darülhikme veya Dârülilim denilen medreselerdir. Bu medreselerin kuruluş amacı Sünnilik ile mücadele edecek ilim adamaları yetiştirmektir. Astronom-astrolog İbn Yûnus’un halifeye ithaf ederek ez-Zîcü’lHâkimi’l-Kebîr adını verdiği ünlü kitap bu devrin ilmî çalışmalarından biridir. Hakim Biemrillah dönemi, Bizans İmparatorluğu ile barışçıl bir diploması yürütülmüş, ülkenin toprak bütünlüğü korunduğu gibi, Irak şehirlerinde de Fatımi Halifeleri adına hutbe okunmuştur. Aynı dönemde Gazneliler ile de diplomatik ilişki kurulmuş, fakat 1013 yılında yazılan mektup ile Gazneli Mahmud’tan biat etmesi istenince bu ilişki başlamadan bitmiştir. Onun döneminde Filistin’deki Cerrahiler ayaklansalar da başarılı olamadılar. Aynı şekilde malları müsadere edildiği için ayaklanan bazı kabileler de sonuç alamadan teslim olmak zorunda kaldılar. Onun yönetimine isyan edenlerden biri de Mekke Emîri Ebü El-Fütûh Hasan b. Ca’fer oldu. Kendini halife ilan ederek gücünü Suriye’ye kadar yayan Ebu El Fütuh, aldığı desteklerden yoksun kalınca tekrar biat etmek zorunda kaldı. 1014-15 yıllarından itibaren Hâkim Biemrillah iyice kontroldan çıktı. 30 Mayıs 1017 günü kendini Tanrı ilan ettirdi. Onu Tanrı olduğuna inandıran ise, gözüne girmeyi başaran İsmâilî propagandistlerinden Hamza b. Ali idi. Zekası ile sarayda kendini kabul ettiren Hamza, El Ezher’de aldığı eğitimin ardından onun adına, değişik inanış ve felsefe ekollerinden derlediği ve kendisini de içinde kutsal bir kişilik olarak tarif ettiği yeni bir din kurdu. Tabii onun bu dini halka yaymak istemesi, ayaklanmaya sebep oldu. 1020 yılında meydana gelen ayaklanmanın merkezi Fustat idi. Halife Hakim, isyanın başladığı Fustat’ı ateşe verdirip halkını zenci askerlere kırdırdı. Halk ayaklanmasına direnen Halife Hakim, Tanrılık iddiasından geri adım atmadı. Ömrünün son günlerinde kendinde gizem vehmettirmek için, Kahire yakınlarındaki Mukattam tepesine çıkarak gecenin bir kısmını orada geçirmeye başladı. 13 Şubat 1021 gecesi yine aynı tepeye çıktı ancak bir daha kendisinden haber alınmadı. Tarihçiler, toplumda meydana gelen infiali yatıştırmak için halife Hâkim’in, kız kardeşi tarafından ortadan kaldırıldığını nakletmişlerdir.
Kaynak: Fatimiler ve Fatimi Halifeleri, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, Ankara, Şubat 2016.