II. Osman (Genç Osman)
Osmanlı Devleti’nin 16’ncı hükümdarı olan II. Osman, 3 Kasım 1604’te İstanbul’da doğdu. 27 yaşındayken vefat eden Osmanlı Devleti’nin 14. hükümdarı, I. Ahmet’in dünyaya gelen ilk oğlu olması dolayısıyla kendisine Osmanlı hanedanının kurucusu Osman Gazi adı verilmiştir. Şehzadelik yılları sarayda geçmiştir. Dört yaşına geldiğinde okumayı öğrendi. 13 yaşına girdiğinde saltanat vârisi ilan edildi. Annesi Mahfîrûz Sultan’ın saraydan çıkarılıp Eski Saray’a yollanması sebebiyle şehzadelik yıllarını I. Ahmet’in gözde hanımı Kösem Valide Sultan’ın himayesinde geçirdi. Babasının vefat ettiği 1617 yılında tahta geçmesi gerekirken, saray bürokrasisi kendi planlarını realize etmek için amcası I. Mustafa’yı tahta çıkarmıştır. Osmanlı tarihinde bir ilk olan bu uygulama 96 gün sürmüş ve sonrasında II. Osman, 26 Şubat 1618 tarihinde tahta çıkmıştır. I. Mustafa’nın tahta çıkışı sırasında bahşiş alan askerler, II. Osman’ın tahta çıkışı sırasında da bahşiş aldığı için devlet hazinesi boşaldı. Bu nedenle bazı asker grupları para alamadılar. Bu durumdan Kaymakam Sofu Mehmet Paşa sorumlu gösterildi. II. Osman, ilk iş olarak kendisinin yerine amcasının tahta çıkarılmasına önayak olan Kaymakam Sofu Mehmet Paşa’yı görevden aldı ve yerine Damat Öküz Mehmet Paşa’yı getirdi. Ayrıca kendisinin tahta çıkmasını engelleyenlerle iş birliği yapan Şeyhülislam Hocazade Esat Efendi’nin ulema tayini gibi konulardaki yetkilerini kısıtladı.
Orduyu Yeniden Düzenlemek İstedi
II. Osman, hükümdarlığının ilk döneminde orduyu yeniden düzenlemek istedi. Yaşı küçük olmasına karşın, büyük insan olgunluğuyla tebdil-i kıyafet İstanbul’u teftişe çıktı. Teftiş sırasında askerleri meyhane, bozahane gibi yerlerde yakaladığında sert şekilde cezalar verdi. Ekim 1619’da yeni akçe bastırdı. Çağdaş tarihçilerden Topçular Kâtibi Abdülkadir Efendi yeni basılan akçenin rayicinin düzenlendiğini, 1 altının 120, bir riyal kuruşun 80 ve aslanlı kuruşun 70 akçeye eşitlendiğini, Leh parasının ise tedavülünün yasaklandığını yazar. Karaçelebizade Abdülaziz Efendi de “onluk-ı Osmânî” adlı akçenin zuhur ettiğini belirtir. Ayrıca sık sık Tophane’ye gidip top döküm işlerini takip etti ve askerin eğitimini izledi.
Güzelce Ali Paşa’yı Başvezir Yaptı
II. Osman, hükümdarlıktaki ilk büyük hatasını 23 Aralık 1619’da Kaptanıderya Güzelce Ali Paşa’yı başvezir yaparak yaptı. Güzelce Ali Paşa, Osmanlı’nın dost olarak gördüğü Venedik ve Fransa gemilerine saldırıp ganimetlerini İstanbul’a getirmişti. Başvezir Öküz Mehmet Paşa da bu durumun yanlış olduğunu ileri sürmüştü. Güzelce Ali Paşa, göreve getiriliş gerekçesi itibarıyla Topkapı Sarayı’nın en güçlü kişisi oldu. Önce kendisine rakip olarak gördüğü Darüssaade Ağası Hacı Mustafa Ağa’yı Mısır’a göndertti. Ardından II. Osman’ın hocası ve sağkolu Ömer Efendi’yi padişahın çevresinden uzaklaştırdı. Ali Paşa’nın saraydaki dengeleri değiştirmeye yönelik siyaseti, 9 Mart 1621’deki ani ölümü ile sona erdi ve Ömer Efendi yeniden itibar kazandı. Beklenmedik bir anda hayatını kaybeden Sadrazam Ali Paşa’nın yerine de Ohrili Hüseyin Paşa atandı.
İlk Seferini Lehistan’a Yaptı
II. Osman, hükümdarlıktaki ilk seferini Ali Paşa’nın vefat etmeden önce hazırlıklarını başlattığı Lehistan’a yaptı. 1618 yılında başlayan Otuz Yıl Savaşları nedeniyle Avrupa ülkeleri birbiriyle savaş hâlinde olduğu için, saldırı için en uygun hedef Lehistan idi. Çünkü bugünkü Ukrayna topraklarında yağmacılıkla geçinen Kazaklar sık sık Osmanlı topraklarını yağmalayarak devletin güvenliğini tehdit ediyorlardı. İskender Paşa, daha önce Dinyeper Nehri yakınlarında Leh (Polonya) kuvvetlerini üst üste yenilgiye uğratmıştı. Bu nedenle Lehistan’a yapılacak sefer kolaylaşmıştı. Ayrıca Habsburg Hanedanı da Otuz Yıl Savaşları nedeniyle müdahale edecek durumda değildi.
Kardeşi Mehmet’i Öldürttü
II. Osman, sefere çıkmadan önce, yerine geçebileceği kuşkusuyla 12 Ocak 1621’de kardeşi Mehmet’i öldürttü. Kızlarağası Süleyman Ağa’nın etkisiyle Şehzade Mehmet’in öldürülmesine Şeyhülislam Hocazade Esat Efendi fetva vermemiştir. Gerekli fetvayı Rumeli Kazaskeri Taşköprüzade Kemalettin Mehmet Efendi vermiştir.
Hedefi Batı Avrupa’yı Kuşatmaktı
Osmanlı ordusu Lehistan seferine hazırlanırken İstanbul, tarihinin en şiddetli kışını 1621 yılında yaşadı. Boğaz suları donarken İstanbul’a gıda sevkiyatı durdu ve birçok evde açlık tehlikesi baş gösterdi. Halkın içine düştüğü sıkıntı, saray halkının güvenliğini de tehdit etti. Ancak mevsimin normale dönmesiyle tehdit de ortadan kalktı. Bazı tarihçiler, II. Osman’ın niyetinin Lehistan’ı katedip Baltık’a çıkmak, orada donanma kurmak ve Atlas Okyanusu’na geçip Batı Avrupa’yı çember içine almak olduğunu ileri sürseler de bu doğrulanmamıştır. 29 Nisan 1621’de otağını Davut Paşa Kışlası’nda kuran II. Osman, oradan hareketle ordunun başında Edirne’ye geldi. Sefere çıkarken askere bahşiş dağıtma konusunda tutumlu davranması ve ulemanın arpalıklarını kestirmesi, II. Osman’a karşı homurdanmalara neden oldu. Tahta çıkarken dağıttığı cülus bahşişi konusunda usulsüzlük yapılması nedeniyle yeniçeri ağalarının haksızlık yaptığını düşündüğü için, özellikle bahşiş dağıtımını kendisi takip etti. Ayrıca askere gelmeyip askere katılmış gibi yazılanlar nedeniyle de askeri tek saydırdı. Bu durum da aleyhinde kulis yapanların sayısını artırdı.
Hotin Önünde Başarısız Olundu
Leh ve kazak kuvvetleri, günümüzde Ukrayna’nın batısında küçük bir kasaba olan Hotin önlerinde tahkimat yaptıkları için, II. Osman kuvvetleriyle oraya saldırdı. Ancak bütün çabasına rağmen sonuç alamadı. Bunun en önemli nedeni paşalar arasındaki çekişme ve rekabet idi. Bu yüzden Ohrili Hüseyin Paşa’yı azledip 17 Eylül 1621’de yerine Dilaver Paşa’yı getirdi. Ancak bundan da bir yarar sağlayamadı. Bu sırada Leh kuvvetlerinden barış teklifi gelmesi II. Osman’ı rahatlattı. Hotin Kalesi Osmanlı Devleti’ne tabi Boğdan Voyvodalığı’na bırakıldı.
Başarısızlık Zafer Olarak İlan Edildi
Osmanlı ordusu 9 Ekim 1621’de İstanbul’a dönmek üzere yola çıktı. Seferden sonuç alınamasa da halka zafer kazanılmış gibi ilan edildi. Bu sırada ordu Edirne’ye ulaştığı sırada II. Osman’ın bir oğlu dünyaya geldi. Osman, oğlunun dünyaya gelişine sevinirken yeniçeriler arasındaki homurtu sesleri de giderek yükseldi. Bunun bir önemli nedeni de dört gün süren yeniçeri yoklaması idi. Çünkü asker sayısı fazla gösterilerek hazine sürekli soyuluyordu. II. Osman’ın amacı bu durumu denetim altına almaktı. Ayrıca barış zamanında fazla asker beslememek için de 1622 yılında Dilaver Paşa, ocaklardaki askerlerin sayısını azaltmak için tedbir alma yoluna gitti. Bu durum II. Osman’a karşı duyulan güveni iyice zayıflattı.
Eğlence Sırasında Oğlunu Kaybetti
II. Osman, İstanbul’a gelişinin ilk günlerinde hanımının arzusuyla yapılan Hotin Savaşı’nı temsil eden gösteri sırasında bir tüfekten seken kurşunun isabet etmesi nedeniyle Şubat 1622’de yeni doğan oğlu Ömer’i kaybetti. Bir süre sonra Pertev Paşa ailesine mensup bir kızla ve ardından Şeyhülislam Esat Efendi’nin kızı Âkıle’yle nikâhlandı. II. Osman, bu evliliklerini hür kadınlar ile yapmıştı. Amacı İslami şartlara riayet edip dört hür kadınla evlenmek ve saraydaki harem sistemini tamamen değiştirmekti. Şeyhülislamın kızı ile evlenmesinin nedeni, kendisine karşı kırgın olan ulemayı yanına çekmekti. Fakat Şeyhülislam Esat Efendi bu evliliğe gönülsüz rıza gösterdi. Esasında Şeyhülislam Esat Efendi ile II. Osman bir türlü uyum sağlayamamıştı. Bu uyumsuzluğun somut bir kanıtı da ordu günümüzde Romanya sınırlarında kalan İshakça’da iken Şeyhülislam Esat Efendi’nin hastalığını bahane ederek İstanbul’a dönmesi oldu.
Hacca Gitmek İstemesi İsyana Neden Oldu
II. Osman, Hotin seferinden döndükten beş ay sonra hacca gitmek istedi. Onun bu isteği çeşitli dedikoduları beraberinde getirdi. II. Osman’ın İstanbul’u gözden çıkardığı, Anadolu’dan asker toplamak, Şam ve Mısır askeriyle yeniçerilerin üstüne yürüyüp onları ortadan kaldırmak ve başşehri Bursa, Kahire gibi yerlere taşımak niyetinde olduğu dedikoduları yeniçeriler ve halk arasında yayıldı. Bu dedikodular II. Osman’ın da kulağına geldiğinden kendisine karşı isyan hazırlığında olanlara karşı heybetli görünmek için, cuma selamlığına içi pamukla takviye edilmiş büyük bir elbise giydiği hâlde Sultan Selim Camii’ne gitti. Böylece büyük dedelerinden Yavuz Sultan Selim gibi Suriye-Mısır’a gitmek istediği yorumları yapıldı. Esasında II. Osman, devletin mevcut hâlinden memnun değildi ve geniş çaplı bir reform yapmak istiyordu. Karaçelebizade onun, Hotin seferindeki başarısızlıktan askeri sorumlu tuttuğunu nakletmiştir. Bir şekilde askere hesap sormak istiyordu. Hacca gitmek isteyiş nedeni de askerden hesap sormak için fırsat yaratmak idi. Padişahın hacca gitme arzusu ulema tarafından hoş görülmedi. Rivayete göre Şeyhülislam Esat Efendi, hacca gitmek yerine kendi adına bir cami inşa ettirmesinin daha büyük sevap olacağını söyledi ve padişahların adaletle hükmetmelerinin hacca gitmelerinden evla olduğu yolunda fetva verdi. Aldığı bu fetva nedeniyle önce hacca gitmekten vazgeçen II. Osman, gördüğü bir rüya nedeniyle yeniden harekete geçti ve şeyhülislamın fetvasını yırtıp attı.
19 Mayıs 1622’de İsyan Başladı
II. Osman’ın hacca gitmek için yola çıkacak kafilenin çadırlarını Üsküdar’a geçirttiği haberi, hayatına mal olacak isyanı başlattı. II. Osman, istismarlardan dolayı ilmiye sınıfına verilen arpalık denilen maaşları kestirmişti. Bu durum ulemayı ona karşı tepkili hâle getirmişti. Ayrıca askerler de geleceklerinden endişe duymaya başlamışlardı. Bu nedenle toplumun iki dinamik unsuru olan asker ve âlimler II. Osman’ı devirmek konusunda ittifak ettiler. Ayaklanan asker ve ulema sınıfı, bütün olaylardan sorumlu gördükleri Süleyman Ağa ile Hoca Ömer Efendi’nin idamını istedi. Ayrıca Dilaver Paşa, Kaymakam Hafız Ahmet Paşa, Defterdar Baki Paşa ve Nasuh Ağa’nın da idamları istendi. II. Osman, kendisine yapılan dayatmaları reddettiği gibi, kapıkulu askerlerinden direnmelerini istedi. Bunun üzerine 19 Mayıs 1622 tarihinde isyan başladı. II. Osman tahta çıktığında 14 yaşında toy bir gençti. Dört yıllık hükümdarken isyan çıktığında yaşı henüz 18’di. Gençliğinin verdiği cevvallik ve tecrübesizliği nedeniyle soğukkanlı davranamadı. Kendisine karşı isyan edenlerin amacı, yerine amcası Mustafa’yı geçirmekti. Nitekim asiler amaçlarına ulaştılar ve saraya girerek I. Mustafa’yı padişah ilan ettiler. O sırada durumu lehine çevirmek için isyancıların başta istedikleri Dilaver Paşa ile Süleyman Ağa’yı verdi. Fakat artık iş işten geçmişti. Hatta Şeyhülislam Esat Efendi’nin yatıştırma girişimleri de başarısız oldu. Başarısızlığın nedeni, din bilginleri ile saray bürokrasisinin, I. Mustafa’yı yeniden padişah yaparak kendi çıkarlarını gerçekleştirebilecekleri konusunda ittifak etmeleri idi. Bu yüzden din bilginleri isyancıların tahta çıkarttığı I. Mustafa’ya biat ettiler.
Yeniçerilere Sığınıp Yardım İstedi
İsyancılar, tahta geçirmek istedikleri I. Mustafa’yı saraydan çıkartarak Eski Saray’a götürdükleri sırada, Ohrili Hüseyin Paşa’nın telkini ile II. Osman son bir hamle denedi. Gecenin bir yarısı Yeniçeri Ağası Ali Ağa’nın konağına gidip, yeniçerilere sığındığını söyleyerek ağadan yeniçerileri ikna etmesini istedi. Ancak kontrolden çıkan yeniçeriler, ağalarını da dinlemediler ve katlettiler. Ardından onun konağında olduğunu öğrendikleri II. Osman’ı 20 Mayıs 1622 tarihinde yakaladılar.
Hakaret ve Eziyet Ederek Öldürdüler
II. Osman’a karşı öfke dolu olan yeniçeriler, onu ele geçirdikten sonra başı açık, üstü perişan bir hâlde beygire bindirip, ağır hakaretler altında Sultan Mustafa’nın bulunduğu Orta Cami’ye götürdüler. Burada iken isyancılar tarafından sadrazamlığa getirilen Kara Davut Paşa, II. Osman’ı öldürmeye kalkıştı. Fakat yanındakiler tarafından engellendi. II. Osman, aynı gün öğleden sonra, çeşitli hakaretler altında Yedikule’ye sevk edildi ve burada boğularak öldürüldü. Bazı tarihçiler, II. Osman’ın öldüğüne delil olmak üzere kulak ve burnunun kesilerek Sultan Mustafa’nın annesine gösterildiğini yazmışlardır. II. Osman, boğulduktan sonra cesedi gizlice Topkapı Sarayı’na getirilmiş ve sabah erken kılınan cenaze namazının ardından Sultan Ahmet Külliyesi’nin yanında inşa edilen I. Ahmet Türbesi’ne defnedilmiştir.
Devleti Güçlü Günlerine Döndürmek İstiyordu
Osmanlı tarihinin utanç vesikası olan bu olay, yüzlerce yıl boyunca unutulmadı. O güne kadar görülmemiş bir şekilde II. Osman’ın katledilmesi, ordunun devlet yönetimindeki nüfuzunu bir kat daha artırdı. Saray bürokrasisini, orduya ve ilmiye sınıfına karşı daha kırılgan hâle getirdi. Çağdaşı tarihçiler tarafından cesur, gururlu ve atalarının zaferlerini örnek alan bir hükümdar olarak tarif edilen II. Osman’ın en büyük kusuru, siyaset dilini bilmemesi idi. Hazine kaynaklarını tasarruflu şekilde kullanmak istemesi nedeniyle de ilmiye sınıfı ve askerler tarafından sevilmedi. II. Osman, Osmanlı sarayında II. Selim’den itibaren yerleşen “halktan kopuk padişah” algısını yıkmaya çalışan bir padişahtı. O, Fatih, Kanuni, Yavuz Sultan Selim gibi, gazi hükümdar olmak istiyordu. Yaşı küçük olsa da dedeleri gibi o da “Farisî” mahlasıyla şiirler yazmıştır. Kısa süren hükümdarlığı döneminde vakıflar kurdurmuş ve halkın yararına yatırımlar yapmıştır. Türk tarihinde, adına en çok edebî eser kaleme alınan ve tiyatro eseri yazılan padişahlardandır.