Muiz Lidinillah
Babasının ölümünden sonra dördüncü Fâtımî Halifesi olarak 953 yılında tahta oturan Ebû Temîm el-Muiz-Lidînillâh, 27 Eylül 931 tarihinde Mehdiye’de doğdu. Dedesi Kâim-Biemrillâh’ın yanında ilk eğitimini alan Muiz Lidinillah, babasının sağlığından veliaht tayin edildi ve 1953 yılında halife cübbesini giydi. Babasından istikrara kavuşmuş bir devlet devralan Muiz Lidinillah, tahta oturduğu yılın ertesinde Tunus sınırlarında kendisine asilik eden hiçbir kabile bırakmayarak bütün Mağrib topraklarında Fâtımî hâkimiyetini tesis etti. Endülüs Emevileri ile olan mücadele onun döneminde de devam etti. Bu mücadelede devletinin zaafa uğramaması için Cevher es-Sıkıllî, Zîrî b. Menâd gibi kabiliyetli devlet adamlarını göreve getirerek, kendine Endülüs’ü ele geçirme hedefi koydu. Bu durum iki devlet arasındaki rekabeti iyice kızıştırdı. Endülüs Emevî Halifesi III. Abdurrahman, Kuzey Afrika kıyılarında kendine üsler oluştururken, Muiz Lidinillah da, deniz kuvvetleriyle Emeviler üzerinde baskı kurmaya başladı. Bu rekabette, Endülüs Emevileri dönemin süper gücü Bizans İmparatorluğu ile ittifak kurarak, bazı Emevi kıyı şehirlerini talan etti. Üstün bir deniz gücü olan Fatımiler, uğradıkları saldırıya ağır karşılık verince Bizans Devleti, Fatımilere haraç ödeyip, 957 yılında beş yıl süreyle saldırmazlık anlaşması imzalamak zorunda kaldı.(957) Bizans Devleti ile uzun soluklu bir barış anlaşması imzalaması, Endülüs Emevilerini Fatımilere karşı yalnız bıraktı. Bunun üzerine Endülüs Emevileri, Fatımi valilerini satın alarak iç karışıklık çıkartma yoluna gitti. Bunun üzerine halife Muiz, 958 yılında Cevher es-Sıkıllî’yi büyük bir orduyla kendisine isyan eden valiler üzerine göndererek yeniden toprak bütünlüğünü sağlamak zorunda kaldı. Topraklarında Endülüs Emevi Devletinin yarattığı kaosu sonlandıran Halife Muiz, devletini doğuya doğru büyütmek amacıyla hazırlık yaptığı bir dönemde, Bizans Devletinin saldırısına uğrayan Girit adasındaki Müslümanlardan yardım çağrısı aldı. Halife, bu çağrı üzerine saldırı planı yaptığı İhşîdîler ile ittifak yaparak adaya yardım göndermeye çalıştı. Yaptıkları barış anlaşmasını üç yıl sonra çöpe atan Bizanslılar, Endülüs Emevîleri ile anlaşıp bir yıllık kuşatmadan sonra Girit’in kuzey kıyısındaki Kandiye’yi ele geçirdiler. Mart 961’de de adadının tamamına hakim oldular. Muiz, Girit adasını kurtarmak için teşebbüslerde bulunduysa da kendisi doğrudan müdahale edemedi. Bunun üzerine Fatımiler, Sicilya adasında Bizans’a ait son şehirleri kuşatarak 964 yılında adayı Bizans’tan tamamen temizledi. Akdeniz’deki güç çekişmesi Fatımi-Bizans ilişkilerinin inişli çıkışlı seyretmesine neden oldu. 967 yılında imzalanan barış anlaşmasıyla halife Muiz, devletini Akdeniz’de de emniyete almış oldu. Fatımilere Mısır yolunu açan olay ise İhşidi Devletinin hükümdarı Kâfür el-İhşîdî’nin 968 yılındaki ölümü oldu. El İhşidi’nin ölümünün ardından Mısır’da siyasi kriz çıktı. Ülke tüccarlar için emniyetsiz hale gelince ekonomik kriz patlak verdi. Kriz döneminin yarattığı pahalılık halkta büyük bir huzurluk yarattı. Bunun üzerine Mısır’ın ileri gelenleri Fatımi Halifesi Muiz’i ülkelerine davet ettiler. Kurulduğu günden itibaren sınırlarını doğuya doğru genişletmek isteyen Fatımiler, 969 yılında Mısır’ı ele geçirdiler. Üstelik İhşîdî ordusu savaşsız teslim olduğu için Mısır altın tepsi içinde Fatımilere sunulmuş oldu. 6 Temmuz 969 tarihinden itibaren hutbeler Muiz Lidinillah adına okunmaya başlandı. Mısır’ın merkezi daha önce günümüzde nüfusu 15 milyonu geçen Kahire sınırlarında kalan Fustat şehrindeydi. Muiz Lidinillah, Fustat’ı ele geçirince ilk iş olarak Fustat’ın biraz daha kuzeyinde Kahire şehrinin temellerini attı, Ezher Camii ve Medresesi’nin inşaatını başlattı. Zerdüştlük ve İran milliyetçiliğinin bir sentezi olarak İran Şiiliğinin, Fatımi Şiiliği ile çekişmesinde Fatımi Halifeliğine muhalefet etmek amacıyla kurulan Karmatiler, Muiz Lidinillah’ın Mısır’a girişiyle birlikte anarşist bir harekete döndüler. 969 yılına kadar Fâtımîlere bağlı kalan Karmatîler bu tarihten itibaren onlara karşı tavır aldılar. Karmatilerin yarattığı tedhiş ortamı, Muiz Lidinillah’ı, devletinin sınırlarını doğuya doğru genişletmeye zorladı. Nitekim, 969 yılının Aralık ayından itibaren Suriye’de hutbe, Fatımi Halifesi adına okunmaya başlandı. Ancak onun Suriye’deki egemenliği uzun sürmedi. Toparlanan Karmati kuvvetleri, iki yıl boyunca Kahire’yi kuşatma altına aldı. Daha sonra yapılan savaşta Karmatiler yenilgiye uğradı. Muiz Lidinillah’ın Kahire’ye gelişi ise 1973 yılında oldu. Geldiği andan itibaren önce El Dinar el Muizzi adıyla yeni bir para bastırdı. Mekke ve Medine’nin mahalli liderlerine para yardımı yaparak 974 yılından itibaren hutbeyi kendi adına okutmaya başladı. Adaletli bir hükümdar olarak tanınan Muiz Lidinillah’ın hedeflerinden biri İsmaili birliğini tesis etmekti. İmamet anlayışında reform yaparak kendisine karşı olan İsmaililerin gönlünü kazanmayı başardı. Muiz, Yeni Eflatuncu düşüncenin Fâtımî düşünce dünyasına girmesine izin vermiştir. Yeni Eflatuncu anlayışa göre, varolan her şeyin ilkesi ‘mutlak birlik’tir. Her şey türeme yoluyla ‘Bir’den doğar. Böylece yaratılan ilk varlık kelâm veya zekâ’dır ve mümkün şeylerle ilgili bütün fikirleri kapsar. Sonra zekâ, ruh’u doğurur; ruh, hareketin ve maddenin ilkesidir. Yaratılan varlık, içinden çıktığı yetkinliğe doğru yükselmek ister. Bu, Tanrı’ya dönüştür. Her şey iyi’den gelir ve iyi’ye yönelir. Ruh’un ilk ilkeyle birleşmek için düşünceyi aşması, vecit yoluyla Tanrı’da erimesi ve kendi bilincinden sıyrılması gerekir. Muiz Lidinillah’ın oluşturduğu hoşgörü ortamı daha önce muhalif İsmâilîlerce savunulan görüşlerin Fâtımî propagandistleri ve alimleri tarafından da kabul edilmesine neden olmuştur. Onun döneminde Fatımilerin İslam görüşü Horasan’a kadar etkili hale gelmiş, egemenliğini bu bölgelerin de tanımasını sağlamıştır. Halife Muiz’in Şia dairesinde etkili olamadığı tek grup Karmatiler olmuştur. Fâtımîler onun döneminde büyük bir imparatorluğa dönüştü. Siyasi nüfuzunu, ideolojik nüfuz alanını genişleterek taçlandıran Muiz Lidinillah, görev yaptığı dönemde İsmâilî fıkıh eserlerinin derlenmesi çalışmasını da başlatmıştır. Onun döneminde Kadı Numan’ın hazırladığı De’a’imü’l-İslam, daha sonraki dönemlerde görev yapan Fâtımî halifeleri tarafından bir kanun külliyatı kabul edildi. Onun döneminde hilalin görünmesi beklenmeksizin her yıl 30 gün oruç tutulması esası getirildi. Ezana “Hayye âlâ hayri’l-amel” ibaresi eklendi. Latinceyi, Slavcayı ve Sudan dillerini bilen Muiz Lidinillah, döneminde tıp ve eczacılık alanında eser verilmesi teşvik etti. Kadın haklarına ilişkin de, erkeklerin tek kadınla evlenmesini tavsiye ettiği belirtilmiştir. Kendisi de edebiyatla uğraşan Muiz birçok edebiyatçı ve şairi himaye etmiş, onların övgülerini kazanmıştır. İbn Hânî’nin Muiz hakkındaki şiirleri müstakil bir divan teşkil edecek kadar çoktur. Onun tarafından yaptırılan bir önemli çalışma ise, 964 yılında bir dünya haritası yapılması emrini vermesidir. Haritada şehir, dağ, nehir, deniz ve yol adlarının altın veya gümüşle yazılmasını emretmiş, haritanın yapımı için 22 bin dinar ayırmıştır. Muiz, değişik vesilelerle gösterişler törenler düzenlemeyi severdi. Şiî dünyasında önemli bir yeri olan Gadîr-i Hum gününü 19 Eylül 973 yılında Mısır’da resmî bayram ilân etti. Günümüzde Kutul Doğum Haftası olarak kutlanan Hz. Muhammed’in doğum günü kutlamaları ilk defa onun döneminde resmi olarak kutlanmaya başlandı. Bu arada devlet maliyesine önem vererek haraç, gümrük, cizye ve vakıf kaynaklarından gelen gelirleri artırarak devletini zenginleştirdi. Yaptırdığı camiler, yollar, köprüler ve türbelerle Mısır’a yeniden inşa etti. Döneminde Muiz Lidinillah’ın ikna edemediği tek kesim Hazar Denizinin batısında kalan dağlık bölgede yerleşik bulunan Deylemliler, Azerbaycan ve Bahreyn Karmatîleri oldu. Muiz, bu gruplardan gelen tehdidi savuşturmak için bir yandan ordusunu ve donanmasını güçlendirirken, diğer yandan aralarına nifak sokarak önleyebildi. Fatımilerin Türklerle tanışması ise, 974 yılında oldu. Bu dönemde eski Büveyhî kumandanlarından Alp Tegin elTürkî, Şamlıların daveti ile şehre girdi. Ardından Muiz, Dımaşk valiliğini kendisine vermek üzere Alp Tegin’i Mısır’a çağırdı, fakat Alp Tegin bu teklifi reddetti. Bunun üzerine sefer hazırlığına girişen Muiz, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak 18 Aralık 975 yılında vefat etti. Karışık bir dönemde vefat etmesi nedeniyle yerine geçen oğlu Aziz Billah, babasının vefatını 8 ay sonra duyurdu.
Kaynak: Fatimiler ve Fatimi Halifeleri, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, Ankara, Şubat 2016.