El Cezeri

1136 yılında Cizre’de doğdu. Yapılan araştırmalar etnik kökeninin; anne tarafından Kürt, baba tarafından ise Arap olduğunu göstermektedir. Cezire denilen Dicle ile Fırat arasındaki bölgede doğduğu için El-Cezerî lakabıyla şöhret buldu.

 Öğrenimini Camia Medresesi’nde tamamladı. Burada fizik ve sibernetik alanlarında yoğunlaştı ve hâlen kullanılmakta olan buluşlara imza attı. Kürtçe, Türkçe, Arapça, Latince ve Farsça biliyordu. Fıkıh, tefsir, hadis gibi İslami ilimlerin yanında genel olarak astronomi, fizik, matematik, tarih, felsefe, sibernetik, fizik, robot ve matris alanında ustalaştı. Batı literatüründe MÖ 300 yıllarında Yunan matematikçi Archytas tarafından buharla çalışan bir güvercin yapıldığı belirtilse de robotikle ilgili bilinen en eski yazılı kayıt, Cezerî’ye aittir. Dünya bilim tarihi açısından bugünkü sibernetik, otomatik makineler ve robot biliminde yaptığı çalışmalar günümüz mekanik ve sibernetik bilimlerinin temel taşlarını oluşturdu. Makineleri genellikle teorik hesaplama yerine deneme yanılma yoluyla ortaya çıkarırdı. Diyarbakır Ulu Cami’nin güneş saatini tasarladı. Leonardo da Vinci’ye ilham kaynağı oldu. 

Teorik çalışmalardan çok pratik ve el yordamıyla ampirik çalışmalar yaptı ve kullandığı bir başka yöntem de yapacağı cihazların önceden kâğıttan maketlerini inşa edip geometri kurallarından yararlanmaktı. İlk hesap makinesinden asırlar önce aynı sistemle çalışan benzer bir mekanizmayı, geliştirdiği saatte kullandı. Sadece otomatik sistemler kurmakla kalmadı, otomatik olarak çalışan sistemler arasında denge kurmayı da başardı.

Otomatik kontrollü makinelerin ilki sayılan Jacquard’ın otomatik dokuma tezgâhından 600 yıl önce değişik haznelerdeki suyun seviyesine göre ne zaman su dökeceğine, ne zaman meyve ve içecek sunacağına karar veren otomatik hizmetçiyi geliştirdi. Bazı makinelerinde hidro mekanik etkilerle denge kurma ve harekette bulunma sistemine yöneldi. Bazılarında ise şamandıra ve palangalar arasında dişli çarklar kullanarak karşılıklı etkileme sistemini kurmaya çalıştı. Kendiliğinden çalışan otomatik sistemlerden sonra su gücü ve basınç etkisinden yararlanarak kendi kendine denge kuran ve ayarlama yapan dengeyi oluşturdu ve otomasyon konusunda da önemli bir adım attı.

Bu otomasyonlardan biri kan alma otomasyonudur. Bu otomat, bir kaide üzerine yerleştirilen bir tekne biçimindedir. Hastadan alınan kan, bir kâsenin içine akmakta, bir ağızlıkla sağdaki bölmeye dolmakta, oradan bir şamandıra yükselmekte ve bir bronz çubuğa ulaşarak sağdaki boş sütun içinde yukarı doğru hareket etmektedir. Bu sırada hekim figürcüğünün sol kolu kalkmakta; alınan kan miktarı, teknenin üzerindeki 1’den 120’ye kadar işaretli bölme çizgili yazı tahtası üzerine işaret edilmektedir. Her iki boş sütun arasına sarılı ipler ve makaralar aracılığıyla bunların üzerindeki figürler hareket etmektedir. Bu hareket, sol tarafta oturan hekimin sağ eline iletilmekte ve onun elindeki kalem, yatay makaranın döndürdüğü 120 bölmelik ölçek üzerinde kan miktarını vermektedir. Teknede 1 dirhem kan toplandığında, hekimin elindeki kalem, ilk işaret çizgisine ulaşmaktadır. Kan miktarı arttıkça, hekim de kalemi ile birlikte döner ve artan miktarları kaydeder.

Miladi 1181’den başlamak üzere yirmi beş yıl, önce babasının ve kardeşinin, sonra Diyarbakır sultanı El-Salîh Nâsîrüddîn Ebû’l-Feth Mahmûd bin Muhammed bin Karaaslan bin Davûd ibn Sukmân bin Artuk’un hizmetinde bulundu.

Diyarbakır’da bulunan Artukoğulları Beyliğinin sarayına 21 yaşında saray mühendisi olarak girdi. 30’lu yaşlarında sarayın başmühendisi oldu ve orada 32 yıl Reis-ül Amal (başmühendis) olarak görev yaptı. Nureddin Muhammed ve onun oğulları Kutbeddin Sökmen ile Nasüriddin Mahmut’un hükümdar oldukları dönemlerde hizmetlerde bulundu.

1233 yılında Cizre’de vefat etti. Mezarı, Cizre’deki Nuh Peygamber Cami’nin avlusunda bulunmaktadır.

Eserleri:

Kitāb fi ma-’rifat al-Hiyal al-handasiyya (1206 yılında bu eserini tamamlamıştır): Çeşitli pratik ve hayalî mekanik cihazlar üzerine bu incelemelerden oluşmaktadır. Tavuskuşu saatinin su ile çalışan bazı unsurları gösterilmektedir.

Kitâb-ül-Câmi Beyn-el-İlmi vel-Amel-in-Nâfî fî Sınâat-il-Hiyel (Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar): Eser altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde binkam (su saati) ile finkanların (kandilli su saati) saat-ı müsteviye ve saat-ı zamaniye olarak nasıl yapılacağı hakkında on şekil; ikinci bölümde çeşitli kap kacakların yapılışı hakkında on şekil, üçüncü bölümde hacamat ve abdestle ilgili ibrik ve tasların yapılması hakkında on şekil; dördüncü bölümde havuzlar ve fıskiyeler ile müzik otomatları hakkında on şekil; beşinci bölümde çok derin olmayan bir kuyudan veya akan bir nehirden suyu yükselten aletler hakkında 5 şekil; 6. bölümde birbirine benzemeyen muhtelif şekillerin yapılışı hakkında 5 şekil yer almaktadır. Bu kitabın özgün hâli günümüze kadar ulaşamadıysa da bilinen 15 kopyasından 10’u Avrupa’nın farklı müzelerinde, 5 tanesi Topkapı ve Süleymaniye kütüphanelerinde yer almaktadır.

Kaynak:

Emre Çakır, El Cezerî’nin Hayatı ve İki Şamandıralı Değişken Fıskiye Adlı Çalışması, Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Diyarbakır, 2018.

Yusuf Korkutata, El-Cezerî’nin Hayatı ve ’Terazili, Sürekli Çalan Flüt’ Adlı Çalışması, Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Diyarbakır, 2012.