Hafız Lidinillah

Hafız Lidinillah

Âmir Biahkamillah’ın arkasından varis bırakmadan ölümü, Fatımi Devletinde bir başka krizin çıkmasına neden oldu. Daha önce örneği olmayan bu durumda kimse ne yapacağını bilmiyordu. Saraydakilerin tek umudu, hamile olan cariyelerden birinden doğacak çocuğu oldu. Herkesin dünyaya gelecek bebeği beklediği dönemde, İsmaili kolunun mensuplarının ifadesiyle “emanetçi imam” atandı. Emanetçi imam, Âmir Biahkamillah’ın amcasının oğlu Ebü’l-Meymûn Abdülmecîd oldu. Askerler ise Amir Biahkamillah tarafından öldürtülen vezir Bedr el-Cemali’nin torunu Ebu Ali Ahmed b. Efdal Küteyfât’ı vezirlik makamına oturttular. Ebu Ali de, emanetçi imam Abdülmecid’i hapsettirerek Şia inancına mensup Müslümanlar tarafından beklenen beklenen 12. İmam adına davette bulunmaya başladı ve İsmailiye mezhebinin faaliyetlerini durdurdu. Aynı zamanda beklenen imam adına para bastırıp üzerine “Allâhu’s-samed el-İmam Muhammed” ibaresini yazdırdı. Fakat bu devrim uzun sürmedi ve Ebu Ali 8 Aralık 1131 tarihinde öldürüldü. Âmir-Biahkâmillâh’ın taraftarları emanetçi imam Emir Abdülmecîd’e tekrar biat ettiler. O da 23 Şubat 1132 tarihinde Hafız Lidinillah lakabıyla halife ilân edildi. Hafız, doğumu beklenen Ebu’l Kasım el Muntazar dünyaya gelince onu öldürterek, büyüdüğünde halifelik iddiasında bulunmasına fırsat vermedi. Hafız’ın hileli bir şekilde halifelik görevini devam ettirmek istemesi halkın tepkisine neden oldu. Bu nedenle, meşru hükümdar olarak öldürülen İmam El Tayyib lakabı verilen bu çocuk kabul edildi. 1130 yılında adına dinar bastırıldı. Bastırılan paraların üzerine, “Bismillahirrahmanirrahim, bu dinar 525 yılında İskenderiye’de basıldı. Ebu’l-Kasım el-Muntazar Biemrillah Emîru’l-Mü’minîn el-İmam-ı Muhammedi” yazdırıldı. Hafız’ın gasp yoluyla halifelik makamını ele geçirmesi, Kahire’ye muhalif olan İskenderiye merkezli Sünnileri el Tayyip taraftarı olarak hareket geçirdi. Aynı şekilde Yemen de Hafız’ın halifeliğini tanımadığını ilan etti. Böylece, Nizariyye ve Musta’lîyye diye daha önce ikiye bölünen İsmaileye hareketinin Müsta’liye kolundan bir de El Tayyibiye diye bir kol doğmuş oldu. Başlayan muhalefet hareketleri yüzünden devlet idaresinde meydana gelen zaafiyeti gideren ise, El Ekmel lakabını alan vezir Ebû Ali b. el-Efdal oldu. Kendisini ümmetin yöneticisi, hak imamın yardımcısı ilan eden Ekmel, Hafız’ı yakalatıp hapse attırdıktan sonra, sarayda bulunan mal ve mühimmata el koydu. Hafız’a devlet işlerinden el çektiren El Ekmel, kendisinin izni olmaksızın onun insanlarla görüşmesini ve hutbelerde de adının anılmasını yasakladı. Şiiliğin İmamiye koluna mensup olan Ekmel, yaptığı darbe sonrasında İsmailiye inancında da düzenlemelere gitti. Ezandan “Haydi amellerin en hayırlısına”, “Muhammed ve Ali insanların en hayırlılarıdır” ibarelerini kaldırttı ve ayrıca hutbede İsmâil b. Cafer es-Sadık’ın adının anılmasına son verdi. Halife Hafız’ı, vezir Ekmel’in elinden kurtaran ise Fatımi Devletinin batı bölgesinden sorumlu valisi Behram el-Ermenî oldu. 1135 yılının ilkbaharında Kahire’yi kuşattı. Ekmel’e karşı hıristiyan olmasına rağmen Behram’ı kurtuluş yolu olarak gören halife Hafız, vezirlik görevini ona verdi. Behram, İsmaililerde bölünmeye yol açmasından dolayı halife Hafız’ın zayıflığından yararlanarak, saraydaki nüfuzunu artırmak için kardeşlerini ve yakınlarını da Kahire’ye getirdi. Onun döneminde Mısır’a yerleşen Ermenilerin nüfusu da 30 bine ulaştı. Artan nüfuslarını toplumsal egemenliğe çevirmek isteyen Ermeniler, Müslümanların mallarını müsadere etmeye ve iki yıl gibi kısa bir sürede inşa ettikleri kiliselerle Kahire’nin mimari kimliğini değiştirmeye başladılar. Bu durumdan rahatsız olan Müslümanlar halifenin çaresizliği karşısında, Fatımi Devletinin Behram’dan sonraki Garbiyye Valisi Rıdvan b. el-Valahşi’ye sığındılar. Mısır’ın İslam olan kimliğinin değişmesine izin vermeyen Rıdvan, büyük ordu ile Kahire’nin üzerine yürüyünce; Behram yakınlarını da alarak şehri terketmek zorunda kaldı. Böylelikle Rıdvan, 1137 yılının başında ve¬zirlik görevini üstlenerek el-Efdal lakabını aldı. Behram’ın iki yıllık vezirliği döneminde Ermeniler’in Müslümanlara karşı takındığı tutumun aynısını, Rıdvan’ın vezirliği döneminde de Müslümanlar Ermenilere karşı takındılar. Bu durumdan rahatsız olan halife Hâfız, Behram’ı Kahire’ye davet ederek sarayına yerleştirdi ve ona ikramlarda bulundu. Halife Hafız’ın biri eski diğeri yeni veziri arasında yarattığı rekabet Fatımi Devletinde iç karışıklıklara yol açtı. Bu karışıklık Behram’ın 1141 yılında vefat etmesine kadar devam etti. Meşruiyet sorunu nedeniyle Fatımi Devletini vezirleri vasıtasıyla yönetmeye çalışan Hafız, 1149 yılında vefat etti.

Kaynak: Fatimiler ve Fatimi Halifeleri, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, Ankara, Şubat 2016.