II. Selim (Sarı Selim)

II. Selim (Sarı Selim)

30 Mayıs 1524’te Topkapı Sarayı’nda doğan II. Selim, İstanbul’da doğup saltanat makamına geçen ilk padişahtır. Çocukluğu, Topkapı Sarayı’nda geçti. Büyük abisi Mustafa’nın 1533’te Manisa’ya sancak beyi olarak gönderilmesinden sonra, Amasya sancak beyi abisi Mehmet ile birlikte 1542 yılında Konya sancak beyi oldu. Yine aynı tarihte abisi Mehmet, Manisa sancak beyi yapılırken Mustafa da Amasya sancak beyliğine gönderildi. Bu değişikliklerde Kanuni Sultan Süleyman üzerinde büyük nüfuzu bulunduğu ileri sürülen Hürrem Sultan’ın rolü olduğu ileri sürülmüştür. Tahta giden yolda, II. Selim’in yolunu açan, abisi Mehmet’in 1543 yılındaki vefatı oldu. Mehmet’in vefatı üzerine II. Selim, Manisa sancak beyliğine getirildi. O yıllarda birçok devlet adamı, Kanuni’nin halefi olarak Amasya sancak beyi Mustafa’yı görüyordu. Hatta 1546’da Konya sancak beyliğine gönderilen Şehzade Bayezid de II. Selim’den daha üstün görülüyordu. Bunun nedeni olarak da Selim’in eğlenceye düşkünlüğü gösteriliyordu. II. Selim’den büyük beklentisi olan Hürrem Sultan, Nisan 1546’da, yanında Cihangir olduğu hâlde Manisa’ya gelerek onu ziyaret etti ve yaklaşık bir ay burada kaldı. Kanuni’nin ikinci İran seferi sırasında, Rumeli’yi koruma görevi ile Edirne’ye gönderildi. Babası gibi o da avcılığa düşkün olduğu için, Edirne’de iken vaktini avcılıkla geçirdi. 1553 yılında babasıyla birlikte Nahçıvan seferine katıldı. Bu sefere giderken 4 Ekim 1553’te şehzade Mustafa, Konya Ereğlisi mevkisinde babası Kanuni Sultan Süleyman’ı karşıladı. Mustafa, ertesi gün babasının huzuruna çıkmak için otağa girdiğinde karşısında cellatları buldu. Böylece Selim, babasıyla birlikte Nahçıvan seferine gitti. Burada uysal hâli, alçak gönüllü tavırlarıyla babasının takdirini kazandı.

Şehzadelerin İktidar Çekişmesi Şiddetli Oldu

1 Kasım 1554’te Manisa’ya dönen Selim, babasının gözünde tahtın tek vârisi hâline geldiğinden emindi. Çünkü sefer sırasında babası tarafından çok sevilen küçük kardeşi Cihangir de vefat etmişti. Ayrıca, Mustafa’nın idamından sonra pek çok kişinin ilgisi Kütahya’da sancak beyliği yapan Bayezid’e kaymıştı. Bu durum Selim ile Bayezid arasında iktidar çekişmesinin başlamasına neden oldu. Bu çekişmede Bayezid kontrolü kaybetti. Hürrem Sultan’ın 1558 yılında vefat etmesi, iki kardeş arasındaki mücadeleyi daha da şiddetlendirdi. Bunun üzerine Kanuni, 6 Eylül 1558’de iki kardeşi birbirinden uzaklaştırmak için Selim’i Konya’ya, Bayezid’i Amasya’ya nakletti. İki kardeş arasındaki veliahtlık mücadelesi, 1559 yılında iyice şiddetlendi. Birbirlerine karşı “yevmlü” denilen paralı asker topladılar. Ancak Selim, asker toplarken babasının desteğini almayı ihmal etmedi. İki kardeşin topladığı ordular, 29 Mayıs 1559 tarihinde iki gün süren kanlı bir çarpışma yaptılar. İkinci gün Bayezid bozguna uğrayıp geri çekilmek zorunda kaldı. Selim, yanında Sokollu Mehmet Paşa olduğu hâlde onu takibe girişti. Sivas yoluyla Hınıs’a kadar gitti. Oradan kapıkullarını alıp Diyarbakır’a, ardından Halep’e indi. Fakat Bayezid ve oğullarının İran’a iltica haberi gelince 4 Aralık 1559’da Konya’ya döndü.

Tahta Çıkışından Yeniçeri Memnun Kalmadı

Bayezid’in İran’a iltica etmesiyle Osmanlı sarayının tek vârisi olarak Selim kaldı. Bu nedenle İstanbul’a daha yakın olması için 1562 yılı başlarında Kütahya sancak beyliğine getirildi. Orada saltanata geçeceği zamanı beklemeye başladı. Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar seferinde vefat etmesi üzerine, 30 Eylül 1566 tarihinde İstanbul’a gelerek tahta oturdu. İstanbul’da üç gün kaldıktan sonra babasının naaşını karşılamak üzere Belgrat’a doğru yola çıktı. 24-25 Ekim’de Kanuni’nin vefatı haberi resmen ilan edildi. İstanbul’da tahta çıkarken cülus bahşişi dağıtan II. Selim, burada da askerin karşısına çıkarak zorunlu olarak cülus bahşişi dağıtmak zorunda kaldı. Fakat daha fazlasını bekledikleri için aldıkları bahşişten memnun kalmayan yeniçeriler bunun hesabını İstanbul’da soracakları tehdidinde bulundular. Ayrıca yeniçeriler, padişahın yanında gelmiş olan yevmlü denilen paralı Anadolu askerine sert tepki göstererek onlara saldırdılar. Böylece daha tahta çıkışı sırasında ciddi bir krizle karşılaştı.

İşleri Sokollu Mehmet Paşa’ya Bıraktı

Başvezir Sokollu Mehmet Paşa tarafından bu olay vesilesiyle bir bakıma denenmiş olan II. Selim sonunda kapıkulunun isteklerine boyun eğdi. Nitekim 5 Aralık’ta İstanbul’a gelindiğinde yeniçeriler alamadıkları terakki ve bahşişi bahane edip yolları kapattılar. Kendilerine nasihat etmek isteyen ikinci vezir Pertev Paşa ile Kaptanıderya Piyale Paşa’yı mızrak darbeleriyle attan düşürüp üçüncü vezir Ferhat Paşa’ya da tüfek kundağıyla vurdular. Böylece Sokollu Mehmet Paşa’nın aracılığıyla padişaha ek bahşiş ve terakki taleplerini kabul ettirdiler. Olay bu şekilde yatıştıktan sonra padişah saraya girebildi. Yeniçeri karşısında çaresiz kalan II. Selim, böylece devlet işlerini Başvezir Sokollu Mehmet Paşa’ya bıraktı. Ancak babası gibi o da damatları Piyale Paşa ve Anadolu Beylerbeyi Zal Mahmut Paşa’yı vezirlik görevine getirip, lalası Hüseyin Paşa’yı Anadolu beylerbeyiliğine tayin etti.

Hiçbir Sefere Çıkmadı

II. Selim, 8 yıllık hükümdarlığı süresince hiçbir sefere çıkmayan ilk Osmanlı hükümdarı oldu. Zamanının çoğunu İstanbul’da sarayda ve kışın Edirne’de geçirdi. Çok kez, yanına topladığı şairler, müzisyenler ve eğlence seven kişilerle birlikte oldu. Hükümdarlık görevini üstlendikten bir yıl sonra Basra’da Ulyanoğlu İsyanı meydana geldi. Aynı günlerde Yemen’de de İmam Mutahhar İsyanı çıktı. İsyanı bastırması için eski lalası Mustafa Paşa’yı Yemen komutanlığına tayin etti. Yemen’de çıkan isyanda Lala Mustafa Paşa’nın yetersiz kaldığını görünce yerine Koca Sinan Paşa’yı tayin etti. Ardından San’a ve Aden’in geri alınışı haberleri geldi. Bu arada Ağustos 1569’da Astrahan seferi düzenlendi. Bu seferden bir ay sonra İstanbul’da büyük bir yangın çıktı. Bir hafta süren yangında İstanbul’da yüzlerce ev kül oldu. Şehirde binlerce insan kışı geçici barınaklarda geçirmek zorunda kaldı.

Kıbrıs’a Sefer Düzenlendi

II. Selim döneminin en önemli harekâtı Kıbrıs’a düzenlendi. Sokollu Mehmet Paşa’nın karşı çıkmasına rağmen II. Selim, şehzadeliği döneminden beri büyük önem verdiği bu seferin mutlaka yapılmasını istedi. Lala Mustafa Paşa’nın komutanlığında gerçekleştirilen sefer, 1 Ağustos 1571’de zaferle sonuçlandı. Osmanlı ordusu Kıbrıs’ın fethi ile uğraşırken, Endülüs Müslümanları İstanbul’a bir heyet göndererek yardım talebinde bulundular. II. Selim, Kıbrıs seferinden sonra yardım etme sözü verdi. Tunus’un fethinden sonra İspanya seferine niyetlense de eceli buna izin vermedi. Kıbrıs’ın fethinden üç ay sonra ise Osmanlı donanması Akdeniz’de Korint Boğazı yakınında İnebahtı mevkisinde haçlı donanması karşısında ağır bir yenilgi aldı. Bu yenilgi, Osmanlı’nın Akdeniz’deki hâkimiyetine büyük darbe vurdu. Bunun nedenle II. Selim yeni bir donanma yapılması emrini verdi. Yaşanan hezimetten büyük üzüntü duyan II. Selim, yeni donanmanın kısa sürede inşa edilip denize indirilmesiyle teselli buldu. Kılıç Ali Paşa komutasında Akdeniz’e açılan yeni donanma, ilk seferini Tunus’a düzenledi ve 1574 yılında zafer haberleri geldi. Ardından Tunus, beylerbeyilik yapılarak İstanbul’a bağlandı.

Mutfak Yangınını Vefatına İşaret Saydı

Bu arada 1574 yılının Mayıs ayında Topkapı Sarayı’nın mutfağı tamamen yandı. Yangın esnasında Beykoz bahçesinde eğlencede olan II. Selim, mutfağın yeniden inşa edilmesini emrederken dedesi Yavuz Sultan Selim ile kaderinin aynı olduğunu düşünerek yangının kendi ölümüne işaret olduğunu çevresiyle paylaştı. Bu nedenle Ekim 1574’te eğlenceden vazgeçerek kendini dine vermeye karar verdi. Sağlığı bozulunca Başhekim Mustafa Efendi’yi getirtti ve ona artık hayatının sonuna geldiğini ifade etti. Biraz iyileşince Haliç Tersanesi’ne giderek çalışmaları izledi. Ancak burada tekrar rahatsızlanarak saraya dönmek zorunda kaldı. Rahatsızlığı ile ilgili olarak değişik sebepler ileri sürülmüştür. Bir rivayette sarayda yeni yaptırdığı hamamda gezerken ayağı kayıp düşmüş ve vücudunun bir yanı morarmış, ardından şiddetli hummaya yakalanmıştır. Düştükten sonra iki ay kadar divana çıkamayan II. Selim, 13 Aralık 1574 tarihinde vefat etti. Cenazesi, 12 gün saraydaki buzlukta bekletildikten sonra oğlu Murat’ın İstanbul’a gelişiyle ölüm haberi halka duyuruldu. Cenazesi Ayasofya Camii avlusunda kendi emriyle yapımına başlanan türbesinin bulunduğu mevkide hazırlanan yere, katledilen beş şehzadesi Osman, Mustafa, Süleyman, Cihangir ve Abdullah ile birlikte defnedildi. Diğer oğlu Mehmet küçük yaşta iken kendisinden iki yıl önce ölmüştü. Dört kızından İsmihan Sultan, Sokollu Mehmet Paşa; Şah Sultan önce Hasan Paşa, ardından Zal Mahmut Paşa; Gevherhan Sultan, Piyale Paşa ve 1560’ta Konya’da doğan Fatma Sultan III. Murat döneminde Kanijeli Siyavuş Paşa ile evlendirilmiştir. Adı bilinen tek hanımı Nurbanu Sultan’dır.

Halk İçine Çıkmadı

Babası Kanuni’nin aksine halk içine çıkmaktan kaçan II. Selim, zamanının çoğunu sarayda geçirirdi. Onun cuma selamlığına ve ordunun başında sefere çıkmaması padişahlık geleneğinde köklü bir değişikliğe neden oldu. Saray işlerini büyük ölçüde Sokollu Mehmet Paşa’ya devreden II. Selim, aklına takılan işleri çok sıkı takip ederdi. İyi bir şair olan “Selimî” ve “Tâlibî” mahlaslarıyla şiirler kaleme alan II. Selim’in, divanı olmamakla birlikte şiirleri divan edebiyatının güzel örnekleri arasında sayılmıştır. Yabancı bir gözlemcinin 1573 yılında aldığı nota göre Selim, hocası Akşemsettinzade Şemsettin Çelebi’nin hanımı olan yaşlı kadınla satranç oynayarak ve anlattığı fıkraları dinleyerek vakit geçirmekteydi.

Çok Sayıda Eser Yaptırdı

II. Selim birçok hayratı ile tanınır. Özellikle Edirne’deki Mimar Sinan eseri Selimiye Camii bunun en güzel örneğidir. Konya’da inşasına valiliği zamanında başlanıp hükümdarlığı döneminde tamamlanan külliye de Osmanlı mimarisinin güzel bir örneğidir. Mekke’de Kâbe çevresindeki ahşap malzemeden yapılmış eski çatıları yıktırıp yerine kubbeli revakları yaptıran II. Selim aynı zamanda daha önce başlanmış olan Aynizübeyde su yolunu bitirtmiştir. Ayasofya’yı, etrafındaki evleri yıktırıp payandalarla kuvvetlendirerek yıkılmaktan kurtarmıştır. Bu tamiratı da Mimar Sinan’a yaptırmıştır. Ayrıca Ayasofya Camii’ne iki minare ve iki medrese ekletmiştir. Diğer yandan Kanuni döneminde inşaatına başlanan Büyükçekmece Köprüsü’nü tamamlatmış, Navarin Limanı ağzında bir kale inşa ettirmiştir. Bunun dışında yeni fethedilen Lefkoşe’de Saint Sophia Katedrali’ni kendi adına camiye çevirtmiş ve burada Aziz Efendi Tekkesi’ni yaptırmıştır. Yine bugünkü Hatay vilayetinin Payas ilçesine cami, han ve hamamlar inşa ettirmiş, böylece buranın kasaba hâline gelişini sağlamıştır. Benzeri şekilde, günümüzde Konya’nın Karapınar ilçesini de Sultaniye adıyla kurdurmuştur.

Kaynak: Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, 1. Baskı Mayıs 2015, Ankara.