III. Hişam

Endülüs Emevi Devleti’nin son halifesi olan Hişam bin Muhammed, 974 yılında doğdu. Endülüs Emevi Devleti’nin ilk halifesi unvanını kullanan III. Abdurrahman’ın küçük torunu Muhammed bin Abdülmelik’in oğlu olan Hişam bin Muhammed, Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılış döneminde halifelik makamına oturdu.

Endülüs Emevi Devleti’nde yönetime hâkim olan Amirîlerin, 1009 yılında iktidardan uzaklaştırılmasından sonra tahta çıkan Emevi Hanedanı mensuplarının Endülüs’ün içine sürüklendiği krizi çözmekte yetersiz kalmaları, Şii Hammudilere Kurtuba’yı ele geçirerek kendi halifeliklerini ilan etme fırsatını vermişti. Ancak onların da siyasi ve sosyal istikrarı sağlamada başarısız olmaları üzerine Vezir Ebu Hazm’ın başkanlığında toplanan Kurtuba eşrafı, iktidarın bir defa daha Emevilere iadesini kararlaştırdı.

Emevi ailesinden Hişam bin Muhammed, IV. Abdurrahman el Murtaza’nın 1018 yılında öldürülmesinin ardından Endülüs’ün kuzeydoğusundaki Alpuente hâkimi Abdullah bin Kâsım El Fihrî’ye sığınmıştı. Kurtuba heyeti, Alpuente hâkimine sığınan IV. Abdurrahman’ın kardeşi Hişam bin Muhammed’e 4 Haziran 1027’de halifelik teklif etti. III. Hişam, Kurtuba’da daha önce yaşanan olayları dikkate alarak yapılan teklifi tereddütlü bir şekilde kabul etti. Dahası, güven duygusunu kaybetmesinden ötürü teklifi kabul ettikten 2,5 yıl sonra 1029 yılının Aralık ayında Kurtuba’ya gitti.

Mu’ted Billah unvanı ile halifelik görevini üstlenen III. Hişam, Kurtubalıların yeni umudu oldu. Halk, halifeyi sevinçle karşıladı ve daha önce yaptıkları biatlerini yenilediler. Askerî birlikler de karşılama için hazırdı. Ancak halife pek gösterişli olmayan bir elbise ile göründü ve asık suratla saraya doğru ilerledi. Halkın beklentisi yüksekti ancak Hişam’ın onların beklentilerini boşa çıkarması uzun sürmedi. Çünkü Hişam, çalışmayı sevmeyen, öz güven sorunu yaşayan, eğlenceye düşkün bir kişiliğe sahipti. Bir sonraki gün resmikabulde bütün memurlar halifeye takdim edildi. Yeni halife pek konuşmadı, onun yerine vezirler söz aldılar.

III. Hişam’ın yaptığı görevlendirmeler vaziyeti daha da kötüleştirdi. Yönetimi, haciplik görevine getirdiği mevaliden Ebu’l Âsî Hakem bin Said el Kazzaz’a teslim etti. Hakem’in askerî yeteneği olmamasına rağmen sınır boylarında komutan olmuştu. Bu dönemde Hişam ile tanışıklık kurmuştu. Bu sayede kendisini halifeye takdim ederek bu görevi elde etmeyi başardı. Hişam’ın eğlenceye düşkün hâlini görünce de onun etrafını şarkıcı kızlarla, hizmetkârlarla doldurdu. Hacip Hakem bin Said, aldığı yetkileri kısa zamanda fırsata çevirmeye çalıştı. Hazine boştu; halka yeni vergiler getirmek, itibarını sarsabilirdi. Gelir elde edebilmek için Amirîlerin emanet bıraktığı bazı değerli eşyaları müsadere etti ve yüksek fiyatlarla sattı. Çevresine topladığı çıkarcılarla tüccarları haraca bağladı. Onlara baskı yaptı. İç savaş sırasında yıkılan sarayın demirlerini almalarını sağladı. Ardından halkın sevmediği fıkıh bilgini Îbnü’l-Ceyyân’ın önerilerini dikkate alarak camilerin gelirlerine el koydu. Bu durum halkın, bilhassa fakihlerin rahatsızlığına yol açtı.

Hakem, fakihlerle arası bozulunca onlar aleyhinde bir irade yayımladı. Bu irade, sarayda ve camide okutularak halka duyuruldu. Bu durum karşısında fakihler halkı arkalarına almaya çalıştılar. Ancak bunda başarılı olmadılar, bu yüzden üzerlerindeki baskılar daha da arttı. Hakem’in ileri gelenlerle arasının kötü olmasının bir sebebi, onun alt tabakadan gelmesi idi. Memurlarını eşraftan değil de halktan seçmesi aradaki anlaşmazlığı arttırdı. Eşraf, iyice Hakem’in aleyhinde çalışmaya, muhalefet etmeye başladı. İlk önce ticaretteki durgunluğun sebebi olarak Hakem’in gümrük uygulamalarını gösterdiler. Bu birtakım hoşnutsuzluklara yol açtı. Öyle ki bir adam, Hakem’in evine saldırmaya niyetlendi. Olayı haber alan Hakem ise evinden çıkıp halifenin sarayına gitti. Ardından gümrük vergilerini kaldırdı.

Hakem yayımladığı irade ile vergilerin hazine için olduğunu bildirdi. Böylece hoşnutsuzlukların önü alındı. Bundan sonra Hakem, birtakım askerî uygulamalar yaptı. Eşrafa bağlı Endülüslü birlikler oluşturdu. Bu birlikler arasında Berberilerin de olmasını istiyordu. Endülüslüler bundan rahatsız oldular. Fakihler bu durumu da kullanıp onları isyana teşvik etmeye başladılar. Hakem, yapılmak istenenin farkına vararak sert tedbirler aldı, cezalandırmalara gitti. Eşraf bu sefer Hakem’in halifenin gözündeki itibarını sarsmak için çaba gösterdi fakat saraya girmeleri yasak olduğu için bunda da başarı elde edemedi.

Halifenin lüks hayatını temin eden Divan Başkanı İbn Cevher’in de Hakem aleyhine tüm çalışmaları bir netice vermedi. Bunun üzerine İbn Cevher vezirle beraber tüm hanedanın ortadan kalkması, yönetimi Meşveret Meclisinin yürütmesi fikrine vardı, bunu arkadaşlarına bildirdi. Arkadaşları desteklerini sundular. Artık III. Hişam’ın tahttan indirilmesi için hareket ediliyordu. Ancak halife olmaksızın Meşveret Meclisinin hükûmet etmesini halka benimsetmek zordu. Bu yüzden göstermelik bir halife adayı aradılar. Hişam’ın amcasının oğlu Ümeyye bin Abdurrahman’a bu teklifi sundular.

Ümeyye bu teklifi kabul etti ve bir grup askerin başına geçerek ayaklanmaya katıldı. İlk iş olarak Hacip Hakem bin Saîd’i öldürdüler. Daha sonra da Ümeyye bin Abdurrahman’ı Kurtuba Sarayı’na götürerek hilafet makamına oturttular. Ayaklanmayı gerçekleştiren Kurtubalılar, Ümeyye bin Abdurrahman’ı halifelik makamına oturtmakla kalmadı, aynı zamanda sarayı da yağmaladılar. Ancak onların verdikleri zarar Vezir Ebu Hazm Cevher’in müdahalesiyle durduruldu. Kendisine karşı yapılan ayaklanmadan habersiz olan Hişam bin Muhammed, bulunduğu eğlence ortamında halkın etrafını kuşattığını görünce başına gelenlerin farkına vardı. Öldürüleceğini anlayınca yalvararak ailesiyle birlikte sarayın bir kulesine sığındı.

Bu kuleden halka seslenerek onlardan yardım istedi ama hiçbir cevap alamadı. İsyan sırasında Meşveret Meclisi Başkanı arkadaşları ile evinde toplantı hâlindeydi. Toplantıda nasıl hareket edecekleri konusunda anlaştılar. Bunlar hizmetkârları ve çevresindekilerle silahlanarak saraya doğru harekete geçtiler. Yağmanın durdurulmasını istediler. Vezirler III. Hişam’a kuleden inmesini, tahtı bırakmasını, canının bağışlanacağını söylediler.

Hişam kuleden indi. Vezirler ve ileri gelenler Hişam’ın kaderini tayin etmek için toplandılar, onun bir kaleye kapatılmasına karar verdiler. Hişam atıldığı zindanda kötü bir hâldeydi. Açlıktan bitap düşmüş, neredeyse donmak üzere bulunan çocuğunu ısıtmaya çalışıyordu. Kendisini almak için gelen görevliye Hişam, verilen karara saygı duyacağını, sadece çocuğuna yiyecek bir şeyler verilmesini söyledi.

Bir sonraki gün III. Hişam şehirden çıkartıldı. Onunla beraber bütün Emevi Hanedanı’nın da sürülmesine karar verildi. Vezirler halifelik makamının kaldırıldığını, yönetimi Ebu Hazm Cevher başkanlığındaki Meşveret Meclisinin yürüteceğini duyurdular. Ümeyye önce bu kararlara karşı çıksa da İbn Cevher halkın istekleri doğrultusunda hareket edildiğini söyleyerek onu tutuklattı ve şehir dışına sürülmesini emretti.

Hişam, Kurtuba yakınlarındaki bir kaleye hapsedilmişti. Buradan kaçarak Hudilere sığındı. 1036 yılının Aralık ayında da vefat etti.

Kaynak: Endülüs Emevileri ve Emevi Halifeleri, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, Ağustos 2018, Ankara.